Uncategorized

Kirli Geçmiş-1

Kirli Geçmiş-1
İç Anadolu’nun küçük bir şehrine öğretmen olarak atandığım da mutluluktan havalara uçmuştum, nihayetinde verdiğim onca emek, geceler boyu ders çalışmanın mükâfatını almıştım. Hemen gerekli belgeleri düzenlemiş ve sadece bir bavul ile yola çıkmıştım. Bu küçük şehirden çok bir beklentim yoktu. Okuluma yakın bir yerde bir ev bile bulmuştum, üstelik eşyaları olan bir evdi, alt katında işletilen pastanede ev sahibim Ayşe hanım vardı. Kocasından boşanmış, iki oğlu olan ve son derece disiplinli, muhafazakâr bir kadındı. Türbanlı, incecik bir selvi gibi uzun, orta boy memeleri ve bembeyaz teni, yanakları sanki allık sürmüş gibi kırmızı, ela gözleri ile yaşına göre hoş bir kadındı

– Hoca burası sakin bir muhit, hareketlerine dikkat et. Kirayı aksatma diye tembihlemişti

Zaten bir şey yapacak halim de yoktu, oldum olası sakin, sessiz bir adam olmuştum. Kendi içine kapanık, elinden her iş gelen gencecik bir oğlandım işte. Kısa zamanda alışmıştım bile bu şehre, kiramı aksatmıyor, kendi halinde yaşamaya devam ediyordum. Bir ruh gibiydim işte, tam olarak cansız, nefessiz bir ruh.
– Hoca seninle bir şey konuşacağım
– Buyrun Ayşe Hanım
– Benim küçük oğlana özel ders verir misin? Kiradan düşeriz.
– Tabi, neden olmasın

Böylece Ayşe hanımın küçük oğluna ders vermeye başlamıştım. İnanılmaz ters bir çocuktu, boş ve avareydi. Kafası çalışmasına çalışıyordu ama insanı sinir eden de bir boşvermişliği vardı. Benim umurumda bile değildi bu derslerini verir, paramı alırım diye düşündüm. Tabi çocuk küçük yaşlardan itibaren babasız kalınca kendine bir rol model arayışı içindeydi. Serhat’tan öğrendiğim kadarıyla babası da bu şehirde yaşıyordu, annesi ile yedi yıl önce ayrılmışlar. Tehlikeli bir adam aslında pek bir işi gücü yok, annemden harçlık alıyor. Bana neyse bunlardan.

Beşinci ayın sonunda cep telefonuma bir mesaj gelmişti.
– Hoca, allah senden razı olsun bizim oğanın dersleri düzeldi biraz.
– Siz sağ olun Ayşe Hanım.
– Yaramazlık yapmıyor değil mi, sözünüzü dinliyor
– Hayır, çok uslu bir çocuk Ayşe hanım.
– Tamam, siz de pek uslusunuz ?
– Teşekkür ederim.

Bu konuşma her şeyin fitilini ateşlemişti işte. Ayşe hanım, arada sırada yazıyor, bilgi alıyor, ne yapmamız gerektiği üzerine konuşuyorduk. Saygılı, hanımefendi birisiydi tek derdinin oğlu olduğunu düşünüyordum. Bir akşam kapım çaldı.

– Hoca, Serhat yok ortalıkta saat kaç oldu. Burada mı acaba
– Hayır değil
– Nerede bu çocuk!
– Buyurun içeri gelin.

– Ayşe hanım genç bir çocuk sizce bu kadar sıkmak doğru mu bilmiyorum, yani arkadaşları ile buluşmuştur. Malum ergenlik.

– Evet, öyleymiş mesaj atmış, derdim babası gibi olmasın

– Babası!

Koltuğa çökük kalmıştı, sonra bir sigara yaktı.

– Babası evet, biz babası ile üniversitede tanıştık. Bakmayın siz ben de okudum üniversite sonra adama bir haller oldu, battı, borç taktı, dövdü ben de boşadım en sonunda hâlâ peşimde dolaşıyor. Hani geçen gördünüz ya şişman olan hah o eski kocam. Alkol yok mu?
– Şey bir iki biram var ama
– Uzun zaman oldu içmeyeli…

Birasından bir fırt alıp devam etti.

– Sana bir şey söyleyim mi hoca basiretsiz erkekler hep böyledir kendinden zayıf gördükleri kadınlara zülüm ederler. Hele bir de özel sorunları varsa.
– Özel sorun
– Boşver Hoca…Bira için sağ ol.

Kalkıp gitti sonra, sonrasında kadına bakışım değişmişti. Bu kendi halinde duran kadının gizemi beni cezbetmiş, sanki kendisine bir mıknatıs gibi çekmeye başlamıştı. Onu daha dikkatli incelemeye başlamıştım. Abazanlığın getirdiği o müthiş hisle, ayşe hanımın küçük götü beni cezbediyordu. Küçük bir futbol topunu andıran çıkık kalçaları, sülün gibi boyu, beyaz teni…yatağıma uzanmış onu hayal ederek posta üstüne posta atmıştım. Evet, içine kapanık bir adamdım ve hiçbir bilgim de yoktu bir kadın yatağa nasıl atılır? Onun minik amına hangi yollardan gidilir hiç bilmiyordum. Sadece varsa yoksa otuzbir, bu siliklikle bir am sikmem, amın o dar, ıslak ve sıcak yerlerine tohumlarımı atmam mümkün bile değildi.

Birkaç gündür bir sorunla cebelleşiyordum, Serhat bir kız arkadaş edinmiş ve onu benim evime atmak istiyor, anahtarları istiyordu. Titiz bir adamdım buna izin veremezdim ama bu liseli ergenin tehditleri de bunaltmıştı
– Ayşe hanım müsait misiniz sizinle bir şey konuşacağım
– Buyur hoca bir sorun mu var
– Serhat..
– Ne yaptı yine!
– Valla bir sevgilisi varmış onu benim eve getirmek istiyor.
– Sen de gammazcılık yapıyorsun öyle mi
– Ne münasebet.
– Babasına çekmemiş demek, tamam hoca erkek adam sen ver anahtarı
– İyi de ben gece nerede kalacağım
– Ha sen de bana gelirsin, biliyorsun evi değil mi?
– Evet de…

Küçük şehrin dedikodusu meşhur olur ya hani, gizlene gizlene hava kararınca varmıştım Ayşe Hanım’ın evine, belirttiği saate kapıyı hafifçe tıklatmış ve içeri girmiştim. Güzel bir sofra hazırlamıştı bir şişe de şarap…
– Şarap
– Evet, ünide çok içerdim…Sen tabi türbanlıyım diye. Hoca din ayrı bu ayrı değil mi?
– Yok efendim ben kimseyi yargılamam
– Biliyorum, efendi bir adamsın…
Hiçbir şey demeden öylece oturduk, sofrayı topladı. Şarabın devamını koltuklara oturup tüketmeye başladık. Bir sigara yaktı.
– Vallahi benim ex Nuri, burada seni görse ya kalpten gider ya seni öldürür…
– Yok canım
– Korkma hoca şehir dışında zaten, büyük oğlan ünide biliyorsun küçüğü de senin evde şimdi …
– Başıma iş açtı fırlama
– Dedim ya babasına çekmemiş ya o bana yeter…
– Babasının nesi var ayşe hanım…
– Hiçbir şeyi yok işte hahaha
– Anladım…

Belli ki Nuri’nin sıkıntıları vardı bu konularda, Ayşe hanım da dışarıya pek muhafazakâr olsa da içinde patlamaya hazır bir bomba taşıyordu. Bu gece bu bomba patlar mıydı? kadehe uzanırken eli elime değmişti. Gözlerimiz birleşti birbirimize bakıp gülümsedik. Yedi yıldır dul olan bu kadın, abazanlığın cehenneminde yanan ben. Nasıl oldu bilmiyorum ama bir an da öpüşmeye başladık ama ne öpüşme, dudaklarımız kenetlenmişti adete hırsla birbirimizi somuruyorduk. Bir ara nefes aldı..
– Oğlum senin evindeyken sen de anasını mı sikeceksin…
– Evet onun anasının amına koyacağım..
Ellerim çok merak ettiğim kalçalarına yöneldi, bir taraftan da birbirimizi soyuyorduk. Elleri kıllı göğsümde dolanıyorken ben de onun gizli kalan yerlerini soymaya çabalıyor eteğinin altından bacaklarını okşamaya çalışıyordum. Kemerimi çıkarıp hızlıca elini sikime sokup kavradı, incecik parmakları yarağımın kafasında dolaşıp eli ile yoklama çekip “lan bu ne” demişti…pantalonum bir anda dizimden sıyrılmış, baksırımla inmiş benim yarak nabız gibi atarak meydana çıkmıştı, şehvetli gözleri yarağımın üzerinde dolaşmış “büyük” demişti sonra dudağını ısırıp “erkenci değilsin değil mi?” demişti “hayır” dedim “hah benim Nuri’nin siki serçe parmağı kadardı bir de erkenciydi ibne” demiş ve bir çırpıda soyunmuştu.

Çıplaklığını ilk defa görüyordum. Uzun ince bir bedeni, top gibi memeleri vardı, beyaz tenin altında incecik karnı ve karnını altında ip gibi incecik iplik gibi bir amı vardı, yeni tıraşlanmış bembeyaz bir amcık duruyordu karşımda, ayağa kalkıp ona sıkıca sarıldım. Götünü avuçlarımın arasına alıp sıkıştırıp öpüşmeye başladık “küfret, ben küfür severim” dedi. Heyecandan yapacak bir şeyim yoktu sadece öpüyor memelerini ısırmaya çalışıyordum. O da elini yarağıma atmış, deli gibi sıkıp sıkıp bırakıyordu, incecik parmakları yarağımın kalın gövdesinde dolaşıyor, başına ufak tokatlar atıyordu. Elimden tutup yatak odasına doğru sürükledi “beni o ibnenin yatağında sik” diyerek uzandı ters altmışdokuza geçip üstten yarağımı ince dudaklarının, küçük ağzının içine sokup minik amını parmaklarımla ayırıp yalamaya başladım. O beyaz kanatları ayrılınca pembe kırmızı amı ortaya çıkmıştı “daracık” dedim “evet, sikemiyordu ibne senelerce sikemedi, yanıyorum hoca…” “hoca koyacak amına” “offf aslanım, yarağına kurban olurum senin, koca taşaklım” diyerek tekrar soktu sikimi ağzına. Taşaklarımı okşuyor ben de amının lezzetini dilimle almaya çabalıyordum. Beni yatağa itip sikimi avuçlayıp tekrar ağzına soktu o minik ağzı koca yarağımın gövdesini kavrıyor, ağzını am gibi kullanıyordu. “oooohhh” diye arada çıkarıyordu.
-Ben…
– Konuşma küfret, beni böyle bilmezdin değil mi
– Evet
– Neyim ben..
– Tatlı bir dul, orospunun önde gidenisin lan sen.

Sikimi avuçlayıp üzerine oturmuştu, o koca kafası minik amının dudaklarını içine doğru baskılayarak girmişti. Derinden bir hırlama ile “oohhhh” sesi yükselti o minik, kalkıp götü yarağmın üstüne bastırdıkça amının sıkılığı ile derinlere giriyor, ıslaklığının keyfini çıkarıyor ve memelerini sıktırıyordum. “Sikilmek bu işte, erken gelme keserim çükünü” diyerek zıplamaya başlamıştı, ellerim beyaz teninin kıvrımlarında dolaşıyor, belinden tuttuğum gibi yarağımın üstüne oturup kaldırıyordum. Hayalini kurduğum kadın, abazanlığımın zirvesindeyken sikimin üstünde adeta dans ediyor bazen eğilip dudaklarımı kemirip götünü hızlıca çalkıyordu. Bazen dik bir şekilde oturup daireler çiziyor, yarağımın kafası amının en gizli, en mahrem yerlerine bir koç başı gibi çarpıyordu.

Pozisyon değiştirip altıma almıştım. Şimdi o ela gözleri, ateşler içinde bana bakıyor sert vuruşlarla dibine kadar sokup çekiyordum, incecik narin elleri bileğimi sıktırıyor kendini ileri kaldırarak yarağımın daha da derinlere girmesini sağlamaya çalışıyordu kudurmuştu, vıcık vıcık öten amı, sallanan memeleri ile başını sağa sola çeviriyor. Ateşle yanan bedenini bir parça olsun soğutmak istiyordu.

Gerçekten sıkı bir amcığı vardı. Dar bir koridor, anlatılmaz bir biçim vurdukça vuruyordum kıtlıktan çıkmış bir aç gibi amını delmeye dağıtmaya uğtaşıyordum. O ise halinden memnun inleye inleye kollarımın altında çırpınıyor, kalçalarıma birleştirdiği ayakları ile beni kendine çekiyordu. Daha fazla dayanamadım, bir an da içine titrer gibi akıtmaya başladım. Resmen oluk oluk boşalıyor, onca zamanın acısını bu dul amcığa boşalarak çıkarıyordum…

(devamı kelecek)

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir