Uncategorized

Arkadaşımın Eşi

Arkadaşımın Eşi

Çalıştığım firma tanıtım için İstanbul’da her yıl düzenlenen teknoloji fuarına katılıyordu. Ben de yetkili olarak her yıl . düzenlemelerin başında bulunmak, fuar süresince tanıtım ve bağlantıların kurulması için her yıl İstanbul’a gidiyor, bir hafta üniversiteden arkadaşımın evinde misafir olarak kalıyordum.

Sinan ve ben üniversitede beraberdik. Mezun olduktan sonra hayata atıldık. Sinan İstanbul’da güzel bir işe girdi ve ben İzmir merkezli bir firmada yönetici olarak bir iş buldum. Önce hımbıl Sinan nasıl becerdiyse güzel bir kız bulup evlendi, sonra da ben… Eşim bir firmada finansman bölümünde çalışıyor, başını kaşıyacak vakti yok neredeyse…

Sinan’ın eşi Gül spor salonunda fitness eğitmenliği yapan, delişmen bir genç kadındı. Omuz hizasında koyu kahverengi saçları, şuh bakışlı baştan çıkarıcı gözlerini çevrelerdi. Mesleği gereği sürekli olarak spor yaptığından dümdüz bir karnı, güzel bir kıçı ve okşamak için çığlık atan göğüsleri olan atletik bir vücudu vardı.

Göğüslerinin diriliğini ve güzelliğini sergilemeye bayılırdı Gül… Onları zaptetmek için asla sütyen kullanmazdı. Tam tersine genellikle herkesin görmesi için belirgin bir şekilde sergileyebileceği bir atlet veya tişört giyerdi. Yürürken sallanan ve titreşen ikizlerini her gören göğüslerinin güzel ve sert olduğuna şahit oluyordu böylece… Sinan da karısının giyimine hiç karışmaz, kısıtlamazdı. Karısının güzelliğiyle gurur duyduğunu anlatırdı hep…

Ziyaretlerimi hep dört gözle bekliyordum çünkü Gül çok ateşliydi ve Sinan ortalıkta yokken birbirimizle masumca flört etmeyi seviyorduk. Bana kışkırtıcı bir gülümsemeyle yaklaşırdı çoğu zaman… Ya da Sinan izlemediğinde yanyana konuşurken elini kolumun üzerinde, bacağımda gezdirerek bir şeye başlayan kişi Gül olurdu. Bana öyle fanteziler verirdi ki hareketleriyle, konuşmalarıyla, şuh kahkahalarıyla… Onun yüzünden her gece sırf uyumak için mastürbasyon yapmak, testislerimdeki basıncı azaltmak zorunda kalırdım.

Fuar bitip İzmir’e dönmeden birkaç gece önce, yatmaya giderken koridorda karşılaştık. Yolumu kapatmak için koridorda sırtı bana dönük durdu ve kollarını iki yana açıp ellerini duvarlara koydu.

“Yasak, geçemezsin…”

Beni bir şeyler yapmam için cezbediyordu adeta… Başını arkaya çevirmiş, gülümseyerek ve o şuh gözlerinde olmadık şeyler vaat eden seksi bakışlarını üzerimde gezdirerek konuşmadan öylece duruyordu.

Çok erotizm yüklü bir hava vardı ortamda ve ben onun yaramazlık yapma isteğinin nerelere varacağını test etmeye, flörtümsü ilişkimizi bir sonraki seviyeye taşımaya meyilliydim. Altındaki spor sırasında giydiği daracık parlak taytın altında külot olmadığı çok belli oluyordu. Üzerindeki atlet tarzı kısa ve bol kesimli tişörtün yanlarından diri göğüslerinin bir kısmını görebiliyordum.

“Gül, ne yapıyorsun canım?” dedim.

“Parolayı söylemen gerekiyor, yoksa geçemezsin dediğim gibi…” dedi o cilveli konuşma tonuyla…

Hemen arkasında duruyordum, süründüğü egzotik parfümün kokusunu ciğerlerime çektim. Öyle tahrik edici seksi bir çıtırdı ki, çekiciliğine dayanabilmek için ancak Sinan gibi bir hımbıl olmak gerekirdi. Ben onun yerinde olsam yataktan çıkmazdım bu seks bombasıyla…

İyice yaklaştım arkasından, kollarımı beline doladım ve onu kendime doğru çektim.

“Parolayı kimse söylemedi, bilmiyorum. Öyleyse tahmin etmeliyim, öyle mi?”

“Evet canım. Tahmin etmeye çalış.”

Gül’ün saçları her zaman çok yumuşak görünüyordu ve ona bu kadar yakın olabilme fırsatını kaçırmayacaktım, bu yüzden yüzümü kulağının arkasındaki saçlar gömdüm, onu boynundan öptüm.

“Seks olabilir mi?” Ürperdiğini hissettim kollarımın arasında…

“Ahh… Yaklaştın ama…” diye inledi. “Hayır. Bilemedin.”

İlginçleşiyordu olay ve parola konusunda daha bir hayli seçeneğim vardı. Bu yüzden acele etmedim. İyice sertleşen ve külodumun içinde rahatsızlık vermeye başlayan şişkin aletimi top gibi yuvarlak ve gergin kıçına bastırdım ve kulağına boğuk ve istekli bir şekilde fısıldadım,

“Bu nasıl peki? ‘Seni fena halde becermek istiyorum’ Olabilir mi?” Tekrar inledi,

“Ohh… Çok hoşuma giden bir şey, ama parola bu değil… Beş kelime bu senin dediğin canım…”

Kıçının yuvarlağına iyice bastırdım sikimi ama yine de boyun eğmiyor, kollarını indirmiyordu. Bu yüzden ellerimi kolsuz bluzunun altına kaydırdım ve dolgun, sütyensiz göğüslerini yakaladım. İnledi ve başını arkaya atıp omzuma yasladı ve

“Sinan merak edip bizi aramaya gelmeden dursan iyi olur” dedi.

“Ama henüz parolayı tahmin edemedim,” diye fısıldadım göğüslerine masaj yapıp kıçını kasıklarımla okşadım.

“Kahretsin! Şu anda yapamayız bunu…” dedi ve kollarımın arasından sıyrılıp yürüdü gitti. Beni oracıkta, yürürken kasları titreşen kalçalarına büyük bir açlıkla bakarken ve en az açlığım kadar büyümüş ve sertleşmiş penisimle baş başa bırakarak…

O akşam yemekte Sinan pek iyi görünmüyordu. Burnu kıpkırmızı, sürekli kağıt mendillere silinerek yemeğine bir iki çatal atarak masada oturdu. Son hapşırmasından sonra Gül kendini ondan mümkün olduğunca uzağa kaçmaya çalışarak,

“Ne oldu canım, pek iyi görünmüyorsun sen?”

“Fena soğuk algınlığına yakalandım aşkım… Sabah doktora gideceğim ama bu gece sen benimle yatma istersen canım… Sana ve öğrencilerine grip aşılamak istemem. Misafir yatak odasında yatarsan iyi olur.”

“Canım, kıyamam sana… Ama haklısın. Ben de grip olursam kötü… Dediğin gibi ayrı yatarsak bana da bulaştırmamış olursun.” Sonra bana bir öyle şuh bir gülümsemeyle baktı ki… “İşte bu aradığımız fırsat… Bu gece beni becerebilirsin” dediğini düşündüm.

Yemekten sonra biraz oyalandık, daha sonra hepimiz ayrı yatak odalarımızda yattık. Ebeveyn yatak odası evin iki konuk odasından uzak tarafındaydı, bu yüzden Gül benim odamın yanındaki odada uyuyor olacaktı. Mükemmel!

Yatağa uzandım soyunarak ve yavaşça baş kaldırmış sikimi okşayarak bir iç hesaplaşma yaşamaya başladım. Sinan hasta yatarken, en iyi ve eski arkadaşımın karısıyla gizlice sevişmek doğru bir şey mi? Gül gerçekten azgın mı yoksa sadece alay mı ediyor benimle? Kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynuyor olabilir mi?

Gece bir hayli ilerlemişti. Nihayet saat onbir civarında kalkıp denemeye, şartları zorlamaya karar verdim. Olabilecek en kötü şey beni refüze edip odasından dışarı atmasıydı. Bu kararı verdikten sonra rahatlamıştım.

Kalktım, sessizce kapımı açtım ve Gül’ün uyuduğu odaya, koridorun karşısındaki diğer konuk odasına geçtim. Karanlıkta kapıyı sessizce açarken birdenbire ışığı açtı ve fısıldadı,

“Neden bu kadar uzun sürdü? Beni becermek istediğini sanıyordum!” Sonra ışığı kapattı ve beni geçici olarak kör etti. Ama siyah transparan, bedenini saran şeffaf bir üst giydiğini ve içine başka bir şey giymediğini görmeyi başarabildim o kısacık sürede…

“Lanet olsun Gül! Hiçbir şey göremiyorum! ” diye fısıldadım ben de karanlığa…

“Öyleyse yatağa, sesime doğru gel canım… Görmen şart değil.”

Yatağı hissetmek için eğilerek yavaşça zifiri karanlık odada ilerledim. Dizlerim yatağın kenarına değdi. Üzerimde ne varsa sıyırıp çırılçıplak soyundum göz açıp kapayana kadar, telaşla… Yatağa çıktım, sonra Gül’ün yanına emekledim.

İnanamıyordum. Hayallerim gerçek oluyordu. Muhteşem, seksi, istekli Gül… Üniversite arkadaşımın olağanüstü güzel karısı… Fantazilerimin, otuzbirlerimin tek ve biricik kraliçesi… Ve ben arkadaşımın karısıyla aynı yataktaydım. Onu becermek üzereydim.

Sertleşmiş, zonklayan sikim karnına değdiğinde inledi ve eline aldı. Sımsıcak ellerinin, parmaklarının temasını sikimde hissedince daha da sertleşti sanki aletim…

“Ahh… Tam hayal ettiğim gibisin… Büyük, kalın ve sert… Seninle ilk tanıştığımızdan beri bunu istemiştim biliyor musun?” dedi okşarken ve açlıkla öpüştük. Etli ve körpe dudaklarındaki çilek lezzetini unutamam hiç… Ve dilinin ağzımın içinde dolaşan, dilimi okşayan yılansı kıvraklığını…

Doya doya öpüştük bir süre… İkimiz de yıllardır istediğimize kavuşmuştuk. Gül titreyen elleriyle sikimi taşaklarımı okşadı doya doya… Ben de sütyensiz tişörtlerinin, bluzlarının içinde bıngıl bıngıl oynadığını gördükçe beni delirten memelerini avuçlarımla tavaf ettim. Parmak gibi kabarmış meme uçlarını okşadım, parmaklarımın arasında sıkıştırıp zevkten inlettim.

Işığı kısa süreliğine açtığında yanlış görmemiştim. Seksi ve fit bedeninde dolaşan ellerim bana geceliğinin altında çırılçıplak olduğunu bildirdi. Göğüslerini dudaklarımla okşayıp emerken elimi atıp kasıklarını okşadım tüy gibi hafifçe… Amını avuçladım. Saçlarımı okşuyor, başını iki yana sallayarak zevkle inliyordu. Kadınlığı sırılsıklam zevk sularıyla kaplanmıştı. Parmaklarım suyunda ıslanıyordu.

Sonunda ellerini göğsüme dayayıp beni sırtüstü yatağa itti ve dudaklarını göğsümde dolaştırırken,

“Artık dayanamıyorum canım… Seni bir an önce içime almam gerekiyor. Yatak odasında aktif görev almayı seviyorum. Umarım buna aldırmazsın.”

“Hiç de aldırmam bebeğim…” dedim. “Çünkü eşim senin tam tersin…. Yatakta öylece yatıyor ve tüm işi benim yapmamı bekliyor.”

Eğilip etajerin üzerindeki kırmızı kumaş abajurun ışığını açtı Gül… Üstündeki siyah transparan ve dar, askılı beybidolü yavaşça, santim santim yukarıya sıyırıp başından çıkardı attı. Loş kırmızı ışıkta bir aşk tanrıçası, bir eros heykeli güzelliğindeydi seksi kadın…

Yuvarlak omuzları, arzuyla titreyen etli dudakları, beni şehvetle süzen gözleri, uçları kabarmış dipdiri memeleri, dümdüz karnı, üzerindeki bir tutam şerit şeklindeki tüyleriyle iştah açıcı görünen ıslak kadınlığı…

Gül benim çıplak güzelliklerini yeterince seyretmem için zaman verdi bana… Sonra eğilip beni birkaç dakika boyunca okşarken hırsla öpüştük. Dudaklarımı diliyle okşuyor, dilini ağzımın içine sokup dillerimizi buluşturuyor, çenemi, yanaklarımı, boynumu öpüyordu ıslak dudaklarıyla… Dudakları aşağı kaydı sonra… Karnımdaki tüylerde, meme uçlarımda dolandı. Bir kadın gibi şehvetle kabarmış meme uçlarımı emdi, delirtti beni…

Tekrar aşağıya indi. Dimdik havaya dikilmiş sikimi öptü önce, başını ağzına aldı. Ateş kuyusu gibi sıcak ağzının nemliliğinde diliyle damağı arasında sıktırıyordu sikimi ve vakum gibi emiyor, emiyordu. Homurdanarak, inleyerek alabildiğince soktu ağzına… Sikimin başının bademciklerine değdiğini, boğazının girişinde sıkıştığını hissedebiliyordum.

Nefessiz kalana kadar o şekilde hareketsiz durdu ve sonunda çıkardığında dudaklarıyla ikimin arasında salyaları bir köprü oluşturuyordu.

“Oh, senin güzel sert sikini seviyorum canım. Harikasın. Peki… Ne kadar çabuk ateş edebilirsin? Beni güzelce sikmeden önce spermlerinin tadına bakmak istiyorum. ”

Cevap vermeden elimi kafasına koydum ve sikime doğru bastırdım. Tekrar ağzını olabildiğince açtı, sikimin başını boğazına dayadım. Sonra kusacak gibi olunca ağzından çıkarana kadar geri çektim, tekrar sikini gömdüm. İleri, geri, aşağı, yukarı… Bir kaç kez tekrarladım bunu… Elleri arkamı okşamaya, amından aldığı zevk sularıyla ıslattığı parmağı götümün deliğinde dolaşmaya başlayınca da dayanamadım ve Gül’ün boğazından ateş etmeye başladım.

İlk hamle ona çarptığında öksürdü, ancak kalan dört veya beş sert atağım sırasında sessiz kalmayı başardı. Kafasını iki elimde tutuyordum ve yüzünü kasıklarıma doğru bastırıyordum.

Orada Gül’ün boğazına taşaklarımdaki bütün spermleri boşaltırken, yumuşak saçlarını parmaklarımda hissederken, flört ettiğimiz her anı ve onu düşünmekten sarsıldığım her anı hatırladım. Ama o anılar, o anda yaşadıklarıma, aldığım korkunç zevke yaklaşamadı bile… Gül’ün boğazında benim aletimin ucundan döllerimin aktığını, kasılmalarımı hissetmek cennet gibiydi ve hiçbir alet bu zevki layığıyla ölçemezdi.

Sonunda bitirdim ve nefes almasına izin verdim. Doğruldu. Dudaklarının kenarından spermlerim akıyordu, gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Nefes nefeseydi, göğüsleri inip kalkıyordu sürekli…

“Vay anasını! Korkunç bir yükün vardı! Döllerin ağzıma sığmadı taştı. Tam istediğim şeydi bu… Bunun hayalini kuruyordum hep…”diye fısıldadı kollarıma sürünerek.

“Ve sen de çok iyi oral seks yapıyorsun!” dedim sperm bulaşığı dudaklarını sevgiyle öperken… “Hele arkamı okşaman bitirdi beni…”

“Kızmadın değil mi canım? Aslında çoğu erkeğin hoşuna gider oral seks yapılırken parmaklanmak…”

“Hayır, aksine dediğin gibi benim de hoşuma gitti. Delirttin beni…”

Birkaç dakika sonra başını yastığa koyup dinlenmeye çalışan Gül,

“Sinan artık benimle pek sevişmiyor.” dedi.

“Gerçekten mi? Neden acaba? Seninle beraber olup seninle sevişmemek… Bunu hayal bile edemiyorum. Sen çok harikasın, mükemmel bir kadınsın! ”

“Teşekkür ederim, ama sanırım öyle düşünmüyor. Belki bir ilişkisi vardır. Bu durumu ancak başka bir kadın açıklar.”

“Belki başka bir kadın olurdu, ama kocanı yıllardır tanıyorum ve onun bunu yapacağını sanmıyorum.”

“Bilmiyorum yaa… Bir şey onu bana kapattı.”

Sikim yeniden büyüyor, sertleşiyordu. Elini tutup sertleşen sikimin üzerine koydum. Parmaklarını elimle kapatıp sikimi onun parmaklarının arasında kavramasını sağladım. Tekrar sertleştiğimi görüp eliyle hisseden Gül kikirdedi.

“Pekala, Gül… Sinan sana kapalı olabilir. Ben şu anda sana kesinlikle kapalı değilim. Bütün kanallarımı, duyularımı sana açtım.” dedim.

Sonra onu kaşık pozisyonunda yuvarladım. Onu yıllar önce gördüğüm ilk andan itibaren arkadan istiyordum. Şimdi penisimi olabildiğince derinlerine sokabilecektim. Gül kollarımın arasında inliyordu. Benim sikimi amına doğru yönlendirdiğimi hissettiğinde,

“Ohhh… Evet aşkım… Beni böyle becer. Arkamdan seviyorum.”

Bu yüzden, kasıklarım kalçalarına temas edene kadar kaya gibi sert penisimi muhteşem Gül’ün kadınlığına yavaşça ittim, bastırdım. Yüksek sesle inledi ve kıçını geriye, bana itmeye ve ileri geri gidip sikme eylemini kendisi yapmaya başladı.

“Ohhh… Gül… Harikasın bebeğim… Sen sik beni…” diye inliyordum göğüslerini ellerimle yoğururken…

Hızını artırdım ve ona sert bir şekilde çarpmaya başladım, bu da kasıklarımın her itişte kıçını tokatlamasına neden oldu. Gül, kocası tarafından duyulma tehlikesine aldırmadan, daha yüksek sesle inliyor ve inliyordu. Ben de inlemelerini boğmak için elimi ağzına koydum. Onu arkadan becerdiğimde üç orgazmdan ilki başlamış gibiydi.

Yatak sert sikişme hareketlerimiz yüzünden altımızda gıcırdıyordu sürekli… Ama orgazma o kadar yakındım ki umursamadım. Sinan karısının inlemelerini, yatağın gıcırtılarını duyup kalksa, odaya gelseydi bile, onun güzel karısını sikmeye devam ederdim.

Elimi ağzına koymanın onda ne etki yaptığını bilmiyorum, ama Gül’ün vücudunda son derece sert ve uzun süren bir seri orgazmı harekete geçirdi. Her orgazmın zirvesinde, vücudu sertleşiyor ve vajinal kasları aletime o kadar sıkı bir şekilde baskı yapıyordu ki neredeyse acıtıyordu. Sonra birisi bittiğinde, bir başkası vücudunda kasılmalar yaratmaya başlamadan önce nefes alabilmek için çaba sarf ediyor, göğüsleri sürekli inip kalkıyordu.

Sonunda ben de zirveye ulaşıp ateş etmeye başladığımda, içine spermlerimi akıttığmı bildiğinden emin olmak için her hamlede onu kendime sımsıkı çekip kollarımın arasında sıkıştırdım. Bunu hissettiğinde rahatladı ve ucundan sperm fışkıran sikimin tamamını içine alabilmek için kıçını bana bastırdı.

Bitirdiğimde, tamamen bitmiş iliklerime kadar boşalmıştım. Sırt üstü yana yuvarlandım ve aletim Gül’ün amından çıktı. Döndü ve bana sarıldı ve başını göğsüme koydu.

“Vay! İnanır mısın? Hiç bu kadar sert sikilmemiştim. Ve senin kadar güzel siken olmadı. Buna yıllardır ihtiyacım vardı. Sinan bunu asla yapmaz. Yapamaz. Görev gibi girip çıkar sadece amıma… Bir iki öpme, sikme, o kadar…”

“Ben de çok eğlendim canım…” diyebildim saçlarını okşarken… “Eşim dahil hiç bir kadından bu kadar büyük zevk almadım diyebilirim.”

“Geceleri Sinan horul horul uyurken ben onun yanında masturbasyon yapıyordum. Senin evimize girdiğini ve benimle yattığını, beni becerdiğini hayal ediyordum. Ve elini ağzıma soktuğunda, erkekliğinin içime girdiğini hissetmek beni fena halde uyarıyordu. Kendimi o kadar iyi hissediyordum ki, sen içime girmeden önce orgazm oluyordum çoğu zaman… Sonra Sinan’a tek kelime etmeyeceğimi bildiğinden hızla evden çıkıyordun. Gerçekten heyecan verici bir fanteziydi.”

“Mmm… Biliyor musun, ben de benzer bir fantezi yaşıyordum. Karımla sevişirken çoğu zaman seni hayal ediyordum ben de… Öyle seksi bakıyordun, açık saçık giysilerinle, dekoltelerinle, verdiğin frikiklerle beni öyle tahrik ediyordun ki…”

“Ah, biliyorum canım… Seni delirtmek için özellikle yapıyordum. Biz çok yaramazız!”

“Biliyorum. Sinan öğrenirse ikimizi de öldürür. Sevgili karısını siktiğimi bir bilse…” Güldü,

“Şey, bunu yaptığını arkadaşına söylemeyeceğim.” Öyle sevimli ve masum görünüyordu ki bunu söylerken… Ben de güldüm ve

“Emin ol, ben de söylemem canım…” dedim.

Gül’ün benim yanımdaki misafir odasında uyuduğu sonraki iki gece boyunca birbirimizi alabildiğine becerdik. Altmış dokuz pozisyonunda bir kez geldikten sonra, misyoner pozisyonunda yavaşça sikişirdik. Böylece bacaklarını belimin etrafında hissedebilecektim. Ben boşalmadan ve onu sıcak döllerimle doldurmadan önce her gece birden fazla orgazm olup inliyor ve inliyordu.

Birlikte geçirdiğimiz son gecemizde her zamankinden çok boşalan ve rahatlayan Gül, alıştığı üzere göğsüme başını koyup dinlenirken,

“Bebeğine hamile kalabileceğimi biliyorsun değil mi?” diye fısıldadı. Şok oldum,

“Ne? Doğum kontrolü yapmıyor musun? Haptı, spiraldi… Öyle rahatsın ki, ben bir şey kullanıyorsun diye düşündüm.”

“Hayır canım. Hiç bir önlem almadım. Biz bir bebek sahibi olmaya çalışıyoruz. ”

“Aman Tanrım, Gül! Bana söylemeliydin!”

“Bunu düşündüm, ama ilk kez boşaldığın anda, sana dikkat ettim. Kendini o kadar iyi hissettin ki, o anın güzelliğini mahvetmek istemedim.”

“Sinan hastayken hamile kalırsan ne yapacaksın?2

“İyileşti artık kocam… Yarın gece onunla tekrar yatmaya başlayacağım. Hamile kalırsam onun olacağından emin olmak için onu baştan çıkaracağım. Bunun için endişelenme.”

Orada hala şoktayken, Gül’ün benim çocuğumu doğurduğunu hayal etmeye çalıştım. Nasıl görünürdü? Bana benzeyen ve Sinan’a benzemeyen bir çocuk mu? Ne kadar çok düşünürsem o kadar endişeliydim.

Bu Sinan ve Gül’lere yaptığım son ziyaret oldu. Çalıştığım şirketten ayrıldım, İstanbul ve fuar olayları sona erdi. Yeni şirketimde bu tür faaliyetler yoktu.

Gül dediği gibi hamile kaldı ama ziyaretimden bir yıl sonrasındaydı hamileliği, bu yüzden paçayı sıyırdım. Benden başka birini bulmadıysa, bebek kesinlikle kocasındandı. Bununla birlikte, Gül o kadar ateşli, muhteşem ve o kadar azgındı ki, onunla geçirdiğim o üç gecelik kaçamağımızı, yaşadığımız korkunç zevki asla unutamayacaktım.

Ve şimdi Gül’ün zamanını tamamen meşgul edecek bir bebeği olduğu için, Sinan muhtemelen onu yatak odasında tatmin etmiyor, ihtiyaçlarına cevap vermiyordu. Tıpkı eskisi gibi…

Telefonda bir ara konuştuğumuzda beni özlediğini, birbirimize daha yakın yaşamayı dilediğini söyledi. Böylece zaman zaman o güzellikleri tekrar yaşayabilecektik. Telefonun kulaklığından bile hissedilen o şehvetli, arzulu, boğuk sesiyle neler yaşayabileceğimizi anlattı uzun uzun… Ben de olaya katılınca ikimizin de rahatlamamızı sağladı.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir