Uncategorized

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 22. Bölüm

Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 22. Bölüm
Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 22. Bölüm! ( 30 Y., Konya / Türkiye)

Karımla (yani yengemle) evlenmek beni yeni bir çevrenin içine sokmuştu, yeni yeni kadınlarla tanışmıştım. Cinsel anlamda şanslı bir dönemdeydim. Karımın benimle, yani kendisinden genç bir erkekle evlenmesi nedeniyle diğer kadınların karımı kıskandıklarını biliyordum. Şimdiye dek pek çok kadınla beraber olmuştum, ama aklım Refiye’de kalmıştı. Düğün günü vücudunu saran o mavi elbisesinin içinde, elinde mendille oynarken sallanan götü, memeleri sürekli gözümün önündeydi. Refiye’den ses çıkmaz olmuştu, eğer ben bir hamle yapmazsam onu sikemeyeceğimi anlamıştım.

Karımla son zamanlarda sikiş hayatım sekteye uğramıştı. Evlenmemizin üzerinden zaman geçmesine ve onca sikişmemize rağmen karım henüz hamile kalmamıştı. Bu durum onun ruhsal dengesini bozmuştu. Sürekli canı sıkkındı, baş ağrıları çekiyordu. Karımla halen imam nikahlıydık. Hamile kalması durumunda resmi nikâhımızı yapacaktık. Hamileliği geciktiği için resmi nikahımızın ne zaman olacağı da belli değildi. Özellikle annem torun görmek istiyordu, karımın bir an önce hamile kalması için hep dua ediyordu.

Bir gece yatakta karım, “Ben gebe kalamıyorum, Aysel hocaya mı gitsek?” dediğinde çok kızdım, “Ne Aysel hocası? Doktora gidelim!” dedim. Karım üzüntüden ağlamaya başlamıştı. Bütün gece boyunca için için ağladı. Onun bu hali beni de üzüyordu. Sabah ilk işimiz bir kadın doğum doktoruna gitmek oldu. Doktor hanım benden ve karımdan birkaç tahlil istedi ve sonuçlarla birlikte tekrar gelmemizi istedi. İstediği tahlillerden biri de benim bir küçük kaba döllerimi akıtmamdı. Mecburen tuvalete girip 31 çektim. Kaç zaman sonra 31 çekiyordum. Refiye’yi düşünerek 31 çektim ve döllerimi bir mendille silip birazını kaba akıttım. Sonuçlar bir haftaya çıkacaktı.

Karım yol boyu, “Aysel hocaya gidelim!” diye tutturdu. Eve gelince onun bu isteğine annem de katıldı. Sonunda onların dırdırından bıktım ve “Tamam, gidelim!” dedim. Bunun üzerine annem hemen bir numarayı aradı, biriyle konuştu. Telefonu kapayınca, “Aysel hoca bugün müsaitmiş, gidelim hadi!” dedi. Annem ve karımla arabaya atladık. Annem yolu tarif ede ede evi bulduk. Burası bahçe içinde bir gecekonduydu. Önden annem, arkadan biz içeri girdik. Kapıyı genç bir kız açtı. Annem durumu kıza anlatınca, kız, “Ben Aysel hocaya haber vereyim.” dedi ve içerdeki odaya gitti.

İçerde bizim gibi bekleyen birkaç kişi daha vardı. Onlar gittikten biraz sonra kız çıktı ve bize, “Buyrun, Aysel hoca sizi bekliyor!” dedi. İçeri girince, Aysel hocanın 45-50 yaşlarında bir kadın olduğunu gördüm. Büyük bir koltukta oturuyordu. Üzerinde yeşil renkli, dizlerine kadar inen bir tunik vardı, altında da aynı renk bir etek giymişti, başını siyah bir türbanla bağlamıştı. İçerisi dört duvardı, yerdeki minderlerden ve oturduğu koltuktan başka eşya yoktu, perdeler çekili olduğundan loş bir karanlık vardı. Bize yerdeki minderlere oturmamızı söyledi. Annem ve karım Aysel hocanın elini öpünce, annem öpmem için bana da işaret etti. Ben de kadının elini öpüp başıma koydum.

Annem durumu kendisine anlatınca, kadın karıma dönüp sorular sormaya başladı. Sorduğu sorular karımı utandırmıştı. “Kocanla ne kadar zamandır birlikte oluyorsun? Ona gerçekten kadınlık yapıyor musun?” diye tuhaf tuhaf sorular soruyordu. Doğrusu ben de şaşırmıştım. Kadın karıma sorular sorarken, ara ara da bana bakıp duruyordu. Başını anladığını gösterir gibi aşağı yukarı sallıyordu. Kadın sonunda, “Tamam, derdinin çaresi bendedir. Siz şimdi gidin, kız size gerekenleri söyler!” dedi. Üçümüz yine kadının elini öperek dışarı çıktık. Biz çıkarken kız içeri girdi. Çıktığı zaman eline epey bir miktar para saymak zorunda kaldım. Kız, “Siz telefonunuzu bırakın, Aysel hoca ilacı hazırlayınca haber edelim, gelir alırsınız!” deyince telefonumu verdim. Aklım Refiye’de idi, ama şimdi araya karımın derdi girmişti. O gün işe gitmedim. Eve gelince yatıp uyudum. Karım, Aysel hocanın vereceği ilacın işe yaraması için dua edip duruyordu.

Ertesi gün işteyken telefonum çaldı, kız arıyordu. “İlacınız hazır, ne zaman isterseniz gelin!” dedi. İşlerim yoğundu, “Akşam gelsem olur mu?” deyince, “Tamam, tabi olur, ama gelirken bir yüzük getirin!” dedi. “Neden, ne yüzüğü?” diye sorunca da, “Aysel hoca öyle istiyor, evlilik, nişan yüzüğü gibi bir şey olur!” dedi. Şaşırmıştım, şimdi yüzüğü nereden bulacaktım?

Akşam Özge’yi taksiyle eve gönderdim. Ben de ilacı almak için hocanın evine gittim. Yolda bir kuyumcuya girip, en ucuzlarından bir yüzük aldım. Kapıyı çaldım, bir süre sonra kapı açıldı. Ben kızı görmeyi beklerken kapıyı Aysel hoca açtı, “Buyrun, ben de sizi bekliyordum!” dedi. “Kızınız yok mu?” dediğimde, “O benim kızım değil, yanımda çalışıyor, bugün işi varmış, erken gitti!” dedi. İçeri geçince, “İlacı hazırladım, karına içirirsin. Ayrıca sana dün karının yanında soramadım, bir de seni dinleyelim bakalım!” dedi. Dünkü giysileri üzerindeydi yine, 1.65 boyunda vardı, dolgun hatlı bir kadındı. İçerdeki odaya girdik, o koltuğa oturdu, ben de yere. O sırada içeriye 50’li yaşlarda tıknaz bir adam girdi.

Aysel hoca, “Bu kocam Selami!” dediğinde adama başımla selam verdim. Adamsa bana karşılık vermeden bakıyordu sadece. Aysel hoca, “Karının gebe kalması için yaptığım ilacı içmesi gerek, ama bu yeterli değil. Karına büyü yapmışlar. Bu büyüyü çözmemiz gerek. Büyünün kilidi bendeyse anahtarı sendedir. Sen de bana iştirak edeceksin. Beraber bu büyüyü çözeceğiz!” dedi. Sonra da, “Yüzüğü getirdin mi?” diye sordu. “Evet!” diyerek cebimdeki kutuyu çıkardım. “Tamam, onu parmağıma tak!” dedi. Neden diye sormadan sadece dediğini yapıyordum. Yüzüğü parmağına taktığım zaman, “Tamam!” diyerek bana bir bardak uzattı, “Şunu iç bakalım!” dedi. İçinde kahverengi bulanık bir şey vardı. İçmem için baskı yapıyordu. Burnumu tutarak hepsini içtim. İğrenç bir tadı vardı, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Başım dönmeye başlamıştı.

“Bu yüzükle biz nikahlanmış olduk. Şimdi nikahlanan her kadın ve erkek gibi yapacağız!” diyerek beni elimden tutarak kaldırdı. Başım halen dönmeye devam ediyordu. Kusacak gibi oluyordum. Beni içinde büyük bir yatağın olduğu bir odaya getirmişti. Kocası diğer odada kalmıştı. Aysel beni omuzlarımdan tutarak yatağa sırt üstü uzandırdı. Bir şey yapamıyordum. Kemerle birlikte pantolonun düğmesini ve fermuarını açtı, pantolonumu aşağı sıyırdı. Külotumun içinde belli olan yarağımı görünce bana baktı, daha sonra onu da aşağı sıyırdı. Yarağım sertleşmiş haldeydi. Aysel hoca elini atıp yarağıma dokundu ve okşamaya başladı. Bense sadece olanları izliyordum.

Kadın bana 31 çektirmeye başlamıştı, eliyle yarağımı sıvazlayıp duruyordu. Yarağımın kafasını okşuyor, sürekli, “Hmm, hmm!” deyip duruyordu. Ellerimi arkaya atmış yataktan destek alıyordum. Kadının okşamaları sonucu patlayacaktım neredeyse. Derken Aysel üzerindekileri tek tek çıkarmaya başladı, kısa sürede çırılçıplak kalmıştı. Vücudu süt gibi bembeyazdı. Memeleri büyük ve sarkmıştı. İki büyük zeytin tanesi gibi meme uçları vardı. Amı bir miktar kıllıydı. Bu görüntü beni daha da azdırmıştı.

Artık dayanamadım ve Aysel’i omzundan tutup yatağa yatırdım. Pantolonumu ve külotumu çıkardım. Bir hamlede amına girdim. Amının içinde deli gibi gidip gelmeye başladım. Aysel güçlü kollarıyla sırtımı avuçlamıştı. Bacaklarını belime sardı, altımda ileri geri yaylanıp duruyor, ha bire, “Oğğhh, kökle, oğhh, sik!” deyip duruyordu. Ne olduğunu anlayamamış, bir anda kendimi kadının üzerinde bulmuştum. Aysel sürekli inliyordu, koca memeleri göğsümün altında içi su dolu balon gibi yamyassı olmuştu. Meme uçlarını emmeye, ısırmaya başladım.

Yatak şiddetle sallanıyordu. Kocasının, Aysel’le sikiştiğimi bilmemesi imkansızdı. Aysel sürekli, “Oğğhh, sik, yarakla, kökle, daha çok, daha çok!” dedikçe, ben azgın bir boğa gibi geniş amında çalışmaya başlamıştım. Dakikalar geçmiş ama boşalmamıştım. Amından çıktım. Aysel vücudundan beklenmeyen çevik bir kadındı, hemen önümde köpek gibi domaldı. Kocaman bembeyaz götü karşımdaydı. Göt yanaklarına birkaç şiddetli tokat attığım zaman koca götü sallandı, yay gibi titriyordu. Ellerimle göt yanaklarını iki yana iyice açtım, göt deliği oldukça kıllıydı, götünden osuruk kokusu geliyordu. Arkadan kocaman açılmış sulu ve kıllı amına bir hamlede girince, Aysel yeniden, “Oğğhh, sik beni, oğğhh!” demeye başladı yine.

Kalçalarından sıkıca tutmuş kendime çekiyordum. Yarağım kaygan ve geniş amına kolayca girip çıkıyordu. Aysel de götünü yarağıma bastırıp duruyordu sürekli. Koca memeleri deli gibi sallanıyordu. Yatak neredeyse kırılacaktı. Odanın içi şiddetli ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleriyle dolmuştu. Hayatımda böyle hiç sikişmediğimi hissediyordum. Son bir hamleyle daha güçlü pompaladım. Sonunda sarsıla sarsıla amına bütün döllerimi boşalttığım zaman, daha önce böyle bir zevki yaşamadığımı hissettim tekrar. Aysel kesik kesik nefes alıp veriyordu. Amından çıkınca Aysel kendini yatağa bıraktı. “Oğğhh, oğğhh, ımm!” deyip sayıklıyordu sürekli.

Birkaç dakika öylece kaldıktan sonra doğruldu. Aysel birşey demeden üzerini toparlayıp içeri geçti. Ben de hazırlanmaya başlamıştım ki, elinde bir şişeyle içeri girdi. Bana uzatıp, “Karına bundan içir, aç karnına günde iki kaşık içsin. Ama büyüyü çözmemiz için, senin bana gelmeye devam etmen lazım!” dedi. Ben çıkarken içerdeki odadan kocasının bana bakmakta olduğunu gördüm. Kafam allak bullaktı. Eve varınca karıma ilacı verdim, ilk akşamdan iştahla içmeye başladı.

Ertesi gün Ahmet’le de konuşmuş ve Semanur’la arasını düzeltmiştim. Çocukça sebeplerden dolayı birbirlerini üzüyorlardı. Semanur birkaç defa beni aramış ve aralarını yaptığım için teşekkür etmişti.

Birkaç gün sonra akşamüzeri Refiye’yi aradım. Yaz günü olmasına rağmen dışarda yoğun bir yağmur yağıyordu. Refiye’ye, “Eğer istersen seni alayım, bu yağmurda nasıl gideceksin evine?” dediğimde, Refiye hemen, “Ay vallahi çok iyi olur, ben de düşünüyordum akşam eve nasıl giderim diye!” dedi. Adım atmak için bir fırsat doğmuştu böylece. Ama Özge’nin de yanımızda olacağını hatırlayınca biraz içim burkuldu.

Akşam Özge ile çıktım. Bu aralar Özge’de sürekli başımın etini yiyordu, kendisiyle birlikte olmamı istiyordu. Bana kendisini beğendirmek için yine makyaj yapmaya ve süslenip püslenmeye başlamıştı. Bugün de öyleydi. Uzun kırmızı bir balon etek, üzerine beyaz bir gömlek giymişti. Dar gömlek memelerini ortaya çıkarmıştı. Başını da parlak kırmızı bir türbanla bağlamış, ayağına uzun topuklu siyah bir ayakkabı giymişti. Çıkmadan önce lavaboya gitmiş, yüzüne, gözlerine bir ton boya sürmüştü. Sıktığı parfüm arabanın içini doldurmuştu. Arabada sürekli, “Hadi artık, kaç zaman oldu, bak senin için süslendim böyle!” deyip duruyordu. Gün içinde işyerinde kendisini izleyip durmuştum, bana kur yapmaya çalışıyor, götünü sağa sola kıvırarak yürüyordu. Balon etek götünü sarmıştı ve altında sanki külot yok gibiydi. Sikimin sertleştiğini hissediyordum.

Refiye’nin işyerine varmıştık, onu bekliyorduk. Yağmur yağmaya devam ediyordu. Elimi yavaşça Özge’nin bacağına attım, eteğin altındaki dolgun bacaklarını okşamaya başladığım zaman Özge derin bir iç çekti, elini bacaklarında gezinen elime attı. Bir süre bu şekilde bacağını okşadım. Derken Refiye kapıda göründü. Acele acele koşarak arabaya bindi ve “Ay çok şükür, sen de olmasan nasıl gideceğimi bilmiyordum!” dediğinde, Özge bana ters ters baktı. Refiye’nin bana ‘Sen’ diye hitap etmesi onu huylandırmıştı. Refiye’nin üzerinde pileli uzun beyaz bir eteği, siyah bir ceketi vardı. Ceketin içinde de beyaz fırfırlı bir gömlek giymişti. Dolgun memeleri olanca haşmetiyle kendini belli ediyordu. Siyah beyaz desenli bir türban takmıştı.

Yol boyunca konuşarak gittik. Ara sıra aynadan arkada oturan Refiye’ye bakıyordum, onun da bana bakışlarıyla karşılık vermesi hoşuma gidiyordu. Onu evine bıraktık. Refiye’yi görmek, yanımda benimle sikişmek isteyen Özge’nin olması yarağımı sertleştirmişti. Dönüş yolunda arabayı bir patikaya soktum. Burası orman yoluydu ve akşam saatlerinde burada ne bir araba, ne de bir insan olurdu. Özge, “Nereye gidiyoruz?” diyordu ama ben cevap vermiyordum. Arabayı ağaçların arasında kuytu bir yere çektim, farları söndürdüm. Yağmur yağmaya devam ediyordu, kontağı kapattım. Karımı aradım ve “Bizim biraz işimiz çıktı, herhalde geç döneriz, siz yemeğinizi yiyin!” dedim. Arabanın içine dışardan biraz ay ışığı vuruyordu.

Özge kalkık yarağımı fark etmiş, bana ve yarağıma bakıp duruyordu. Elini tuttum ve pantolonumun üzerinden yarağıma dokundurdum. Özge hafifçe irkildi, kıkırdadı. Ardından yarağımı okşamaya başladı. Bir süre bu şekilde okşadıktan sonra ben bir şey demeye kalmadan pantolonumun fermuarını açtı. Koltukta benden yana eğilmişti, fermuarı açıp altındaki külotumu sıyırınca yarağım ortaya çıktı. Özge yavaşça yarağımı yalamaya başlamıştı. İlk anda derin bir, “Ohhhhh!” çektim. Zevk dalgası tüm vücudumu sarmıştı.

Özge hiç acelesi yokmuş gibi yarağımı yavaşça, usul usul yalıyor, emiyordu. Yarağımın kafasını dondurma gibi emdikçe tarifsiz bir zevk yaşıyordum. Sağ elim Özge’nin sırtında dolaşıyordu. Gömleğinin altındaki vücudunu hissettikçe aldığım zevk katlanıyordu. Özge’nin başı yarağımla direksiyon arasındaydı, koltuğu geriye çekerek yatırdım. Böylece ona daha rahat hareket edebileceği bir alan açmıştım. Özge yarağımı boğazına kadar sokup çıkarıyor, somurmaya devam ediyordu. Gözlerimi kapatmış yaşadığım anın keyfini çıkarıyordum.

Ancak böyle giderse ağzına boşalacağımı bildiğim için, “Tamam, hadi yeter artık!” dedim. Özge yavaşça başını kaldırdığı zaman yarağımın kafası dudaklarındaki kırmızı rujla kaplanmıştı. Yarağımın sıvıları ağzının kenarlarından akıyordu. Ona, “Arka koltuğa geçelim, sen sol tarafa geç!” dediğim zaman, birşey demeden kapıyı açtı ve yağmurun altında arka koltuğa geçip oturdu. Peşinden ben de üzerimi topladım, öndeki iki koltuğu da iyice öne çektim ve arka koltuğa geçtim.

Özge yanımda oturuyordu, yeniden yarağımı yalamak için eğildiği zaman, “Tamam, bu kadarı yeterli!” dedim. Elimi alttan eteğinin içine soktuğum zaman çıplak bacaklarını hissettim. İlk anda hafifçe ürperdi soğuk elim yüzünden. Yavaşça elim kasıklarına çıkmaya başladığı zaman, Özge, “Iğhh, ımm!” diye derin derin inlemeye başladı. Kasıklarındaki alınmamış kılları elime pütür pütür geliyordu. İçine minik bir külot giymişti, amını anca kapatmıştı. Külotunun üzerinden amına baskı yapmaya başladığımda daha derin ve sesli bir şekilde inlemeye başlamış, elini amında gezinen elime atmıştı. Külotunun kenarından amının dudaklarını okşamaya ve sıkmaya başladığım zaman arabanın içi Özge’nin inlemeleri ile dolmuştu.

Onu yavaşça sırt üstü yatırdım, başı kapıya dayanmıştı. Her iki bacağını da iyice ayırıp havaya kaldırdım, kendime çektim. Külotunun kenarından amını dillemeye ve emmeye başladım. Özge artık ağlıyor gibi sesler çıkartıyor, başımı okşuyordu. Koltuğun üzerinde iki büklüm bir haldeydi, yüzünde ağlamaklı bir ifade vardı. Sürekli, “Uhhh, ağhh, ımm, ığhh, ufff!” deyip duruyor, saçlarımı çekiyordu. Dilim amının içinde geziniyordu, amında alınmamış kılları dilime, dudaklarıma batsa da beni durdurmuyordu. Amında gezinen dilim ve dudaklarım amının sıvıları ile kaplanmıştı, amı vıcık vıcık sulanmış, zevk suları kasıklarına akıyordu. Özge’nin inlemeleri, nefes alışları sıklaştı ve en sonunda, “Ağğhh, ığhh, ağhh!” diye yüksek sesli bağırtılar eşliğinde boşaldı.

Yan tarafıma yatmıştım, yavaşça doğruldum, ön konsola uzanıp kağıt mendil aldım. Ağzım amının sıvıları ile ıslanmıştı, mendille iyice sildim. Özge sırt üstü iki büklüm yatmaya devam ediyordu. Arabanın ışıkları yanmıyordu, etraf karanlıktı. Yağmur biraz hafiflemişti, ama yine de yağıyordu. Özge, “Bizi burada kimse görmez dimi?” dediğinde, “Merak etme, burada in cin top oynuyor!” dedim.

Özge’yi tutup kalkmasına yardımcı oldum. “Çok zevk aldım ama beni amımdan sikmeni istiyorum. Bu dünyada en çok istediğim şey senin tarafından sikilmek! Seni seviyorum!” dedi ve dudaklarıma yapıştı. Dudaklarımı deli gibi emiyordu. Dilimi ağzının içine soktuğum zaman bebeğin annesinin memesini emmesi gibi emmeye başlamıştı. Başını okşuyordum, ellerim parlak türbanının üzerinde geziniyor, beni kışkırtıyordu. Dudaklarımdan sonra boynumu emmeye başlamıştı. Etimi vakum gibi çekiyordu.

Artık içine girmek istiyordum. Özge’nin bakışları arasında pantolonumu ve külotumu sıyırıp çıkardım. Özge’yi omuzlarından tutup yavaşça geri ittim. İçeri vuran ay ışığı yüzünü aydınlatıyordu. “Eteğini çıkar!” dediğimde gözlerini gözlerimden ayırmadan eteğini bacaklarından sıyırıp çıkardı. Şimdi altında dizlerine gelen parlak naylon çorapları ve minik beyaz külotu ile kalmıştı. Külotunu ben sıyırıp çıkardım.

Onu sol tarafına yatırdım. Ben de biraz doğruldum. Koltukları öne çektiğim için arkada epey bir boşluk kalmıştı. Sağ bacağını iyice kaldırdım, şoför koltuğunun üzerine attım. Göt yanaklarını iyice araladım, loş karanlıkta parmaklarımla göt deliğine baskı yapmaya, okşamaya başladım. Özge’nin göt deliği onca sikiş sonunda oldukça genişlemişti. Başparmağımı içine kolayca sokup çıkartıyordum. Sol ayağımı dizimden kırıp koltuğun üzerine koymuş, sağ ayağımla yere basıyordum, sol bacağını altıma almıştım. Bir iki deneme sonunda yarağım içine gireceği deliği bulmuş ve kafası götüne rahatça girmişti. Yavaş yavaş öne doğru yüklenmeye başladığım zaman, yarağım neredeyse taşaklarıma kadar götüne girmişti.

Özge iki büklüm, kollarıyla ön koltuk sırtına tutunmuş destek almaya çalışıyordu. Ben de onun gibi koltuklardan tutunmuştum. Abanmaya başladığım zaman Özge’den, “Iğhh, ağhh, ımm!” sesleri çıkmaya başlamıştı. İçinde bulunduğum durum nedeniyle rahat hareket edemiyordum, götüne yavaşça girip çıkıyordum. Yarağım her seferinde götüne tamamen girip çıktıkça Özge’den, “Oğğhhh, oğğhh!” sesleri gelmeye başlamış, acının yerini zevk almıştı. Götü artık genişlediğinden acı çekmez olmuştu. Özge’yi biraz daha ortaya çektiğim zaman tam istediğim gibi olmuştu. Sadece belimi oynatarak götüne girip çıkıyordum. Bu pozisyonda birkaç dakika boyunca siktim onu ve sonunda sarsılarak götüne patladım.

Bir süre daha götünde kalıp çıktığım zaman, döllerim götünden koltuğa akıyordu. “Hay aksi!” dedim sinirle. Özge aynı şekilde yatıyordu halen. Kağıt mendille koltuğu ve Özge’nin kasıklarını, göt deliğini iyice sildim ama koltukta galiba yine de biraz iz kalmıştı. Özge doğrularak oturdu. Eteğini düzeltti, bana sıkıca sarıldı. Bir sigara yaktım, camı açtım, yağmur hafif hafif yağıyordu şimdi. Özge de sigaradan istedi. “Sen sigara içer miydin?” dediğim zaman, “Kızlarla birkaç defa içmiştim!” dedi. Sigaramdan bir iki nefes anca alabildi, daha sonra öksürmeye başladı. Bu hali beni güldürmüştü. Onu yeniden sikmek istiyordum.

Dışarda yağmur dinmişti. Arabanın içinde bu işi rahatça yapamıyordum. Bu sefer dışarda sikecektim Özge’yi, ama öncesinde yarağımı kaldırmam gerekliydi. Özge’yi başından sıkıca tuttum ve “Yala hadi, az önceki gibi yala bebeğim!” demeye başladım. Özge yeniden usul usul yalamaya başladı yarağımı. Bir süre sonunda yarağım yeniden kazık gibi olmuştu.

Başından tutup kaldırdım onu. Kapıyı açtım. Yerler yağmur nedeniyle çamurlaşmıştı. Özge’yi kolundan tutup arabadan çıkardım. Kenardaki bir ağaca tutunmasını söyleyip, “Hadi domal, çabuk ol!” dedim. Özge dediğimi yaparak ağaca sıkıca tutunup domaldı. Düzelttiği eteğini yeniden beline sıyırdığım zaman külotsuz amı ve götü ortaya çıktı. Bacaklarını iki yana iyice açtım. Yarağımı kökünden tuttum, göt yanaklarını parmaklarımla araladığım zaman az önce siktiğim kıllı götü ortaya çıktı. Yarağımı bir hamlede içine soktum ve hızlı hızlı gidip gelmeye başladım. Kalçalarından sıkıca tutmuştum onu. Özge iki eliyle ağaçtan tutunmuş, “Ağhh, ağhh, yavaş ol, ağhh, lütfen yavaş, ağhh!” demeye başlamıştı. Onu dinleyecek halde değildim. Daha hızlı ve daha sert sikmeye başladım. Yerler kaygandı, zaman zaman kayacak gibi oluyordum. Özge’nin ise topuklu ayakkabıları yumuşamış toprağa gömülmüştü. Şiddetli yarak darbelerime rağmen olduğu yerde duruyor, sadece her bir darbemle ileri geri gidip geliyordu. Ormanın içi Özge’nin feryatları ile çınlıyordu.

Özge’nin götünü o şekilde dakikalarca siktim. Biraz önce boşaldığım için tekrar boşalmam uzun sürecekti. Göt yanaklarına çarpan kasıklarımdan şiddetli ‘Şlop, şlop, şlop!’ sesleri geliyordu. Büyük zevk alıyordum. Artık boşalmaya çok yaklaşmıştım. Daha da abandım ve sonunda, “Oğğhh, ağhh, ımm!” sesleri eşliğinde ilk seferdekinden daha güçlü ve yoğun bir zevkle boşaldım. Götünde bir iki dakika daha gidip gelmeye devam ettim. Götünden çıktığım zaman Özge’nin götünden şiddetli bir osuruk sesi geldi.

Belinden tutarak doğrulttum. Ayakkabıları toprağa gömülmüş, çamur içinde kalmıştı. Gerçi benimkiler de öyleydi. Özge acı acı inliyor, kesik kesik nefes alıp veriyordu. Gözlerinden akan yaşları görebiliyordum. Ona sıkıca sarıldım. İlk önce tereddüt etse de, sonra o da bana sarıldı ve fısıltıyla, “Seni çok seviyorum kocacığım, beni hep böyle sikmeni istiyorum!” dedi.

Üzerimizi giyindik, toparlandık. Eve dönmek üzere arabaya bindik yeniden. Özge’nin gözlerinden akan yaşların makyajını akıttığını gördüm, “İstersen makyajını tazele!” dedim. “Gerek yok!” dedi ve aynaya bakarak yüzüne yaptığı makyajı sildi mendille. Eve girmeden önce ayakkabılarımızdaki çamurları temizledik. Koca bir paket kağıt mendil bitmişti…

Devam edecek…

ALINTIDIR…

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir