Uncategorized

KOCAMI ALDATMAK AKLIMIN UV_CUNDAN GEÇMEZDİ

KOCAMI ALDATMAK AKLIMIN UV_CUNDAN GEÇMEZDİ
BÖLÜM 18

Ertesi gün Pazardı, sabah erken kalktım. Önce kahvaltıyı hazırladım, sonra da çocukları ve kocamı uyandırdım. Kocam duş aldıktan sonra kahvatıya başladık. Zaman zaman göz göze gelirken, kocamın mutluluğu gözünden okunuyordu. Kahvaltı bittikten sonra, “Çocuklar, misafir gelecek. Biraz acele edin. Temizlik yapacağım.” dedim. Bu mesaj kocama da verilmişti. “Kim gelecek ki?” dedi. Ben de, “Bahar!” dedim. Kocam gülerek, “Bahar misafir sayılmaz, zaten hergün görüşüyorsunuz!” dedi. Ben de, “Töbe, töbe! İstersen sen de bizimle otur, hep beraber kadın kadına sohbet ederiz!” diye takılınca, “Tamam tamam, ben gidiyorum, siz ne yaparsanız yapın!” diyerek odasına gitti. İçimden, (Ah benim zavallı kocacığım, biz zaten yapacağımızı yapıyoruz!) diye geçirdim.

Hava güzel olduğu için çocuklar çoktan sokağa çıkmıştı. Kocam da evden çıkmak için hazırlanmıştı. Kocamı yolcu ettikten sonra Bahar’ı aradım. Telefona kaynanası çıkınca, bir an duraksadım. Ama sonra bu fırsatı değerlendirmeyi düşündüm. Kaynanasına, “Nadide teyze ben Nesrin. Bahar yok mu?” diye sordum. Banyoda çamaşır yıkadığını söyledi. “Rica etsem çağırabilirmisin? Bir iş için gelip gelemeyeceğini soracaktım…” dedim. Nadide teyze, “Ne işiymiş bu?” dedi. “Bayan bir doktor var, diş doktoru, onun iş yeri temizlenecekti de… Bahar’a beraber gidebilirmiyiz diye soracaktım…” dedim. Nadide teyze, “Ne kadar para verecekmiş doktor?” dedi. Ben de, “200 TL, yalnız işimiz 5-6 saat sürebilir…” dedim.

Bu para Nadide teyzenin hoşuna gitmişti. Hemen cevap verdi, “Tamam! Gidersiniz, gidersiniz!” dedi. Paranın çokluğu karşısında Bahar’a bile danışmamıştı. Ne zaman gideceğimizi sorduğunda, “Bu Salı bekliyor. Ancak ogün müsait olduğunu söyledi…” dedim. “Tamam, Salı günü gidersiniz!” dedi. O an inanılmaz rahatlamıştım. Bahar için de izni koparmıştım. Düşündüğümden de kolay olmuştu. Son olarak Nadide teyzeye, “Bahar’ın çamaşırı bitince bana uğrayabilir mi?” dediğimde, “İşi bitmek üzere, kendisine söylerim!” dedi. Nazik bir şekilde, “Ellerinden öperim teyze, hoşça kal!” dedim, teşekkür ettikten sonra telefonu kapadım.

Aradan 15 dakika geçmişti ki kapının zili çaldı. Gelen Bahar’dı. Sarılıp kucaklaştıktan sonra mutfağa buyur ettim. Yüzü gülüyordu. Bana, “Sen varya sen! Şeytana bile külahını ters giydirirsin be abla!” dedi. Bunun üzerine ikimiz de gülmeye başladık ve uzun süre kendimize gelemedik. Gülmekten yaşlar yanaklarımızdan akıyordu. Daha sonra kısa bir sessizlik oldu. Bahar, “Hayırdır abla sustun, ne düşünüyorsun?” dedi. Ben de, “Nazmi’yi!” dedim. Bana, onu sevip sevmediğimi sordu. Evet anlamında başımı sallayınca, Bahar, “Seninki aşk abla, aşk!” dedi. O an ne diyeceğimi bilemedim. Gerçekten, benimkisi aşkmıydı, yoksa başka bir şey mi, tam olarak bilemiyordum. Benim için Nazmi harika biriydi. Hem yakışıklı, hemde çok güçlüydü. Bitmek bilmeyen enerjisiyle her kadının arayıpta bulamadığı bir erkekti. Onu bulmuştum, kaybetmek istemiyordum.

Bahar bir şey demiş, ama ne dediğini duyamamıştım, “Kusura bakma dalmışım, bir şey mi diyordun?” dedim. Bahar, “Ohooo, sen uçmuşsun abla!” dedi. Ben de, “Her neyse yaa, şeyi soracaktım, sana verdiğim taktik işe yaradı mı?” diye sordum. Bahar yüzüme baktı ve “Abla sen varya, bu işi gerçekten iyi biliyorsun!” dedi. Ben de, “Anlat hele, işe yaradı mı bakalım?” dedim. Bahar, “Yaramaz olur mu! Kocamla sevişirken, (Kocacığım, bazı erkekler götten sikmeyi severmiş, sen neden istemiyorsun?) dedim. Önce cevap vermek istemedi. Sonra, (Bildiğim kadarıyla, hiç bir kadın arkadan ilişkiye girmekten hoşlanmaz. Anlatıldığına göre çok acı çekermiş, üstelik günah… Neden sordun ki?) dedi. Benim güldüğümü görünce, (Neden gülüyorsun?) dedi. Ben de, (Sana bir sır vereceğim kocacığım. Yalnız ikimizin arasında kalacak!) dedim. Kocam şaşkın bir ifadeyle, (Ne sırrı?) deyince, (Önce söz ver!) dedim. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. (Söz ver, hadi!) dedim. (Tamam, söz!) deyince, kocama ne anlattım biliyormusun abla?” dedi.

Ben de merakla, “Ne anlattın?” dedim. Bahar, “Kocanın seni devamlı götten siktiğini anlattım abla!” dediğinde, hem utanmış, hemde sinirlenmiştim. “Manyakmısın kızım? Böyle bir şey söylenir mi!” dedim. Bahar, “Kızma abla, amacım kocamı azdırmaktı. Biliyormusun, işe yaradı!” dediğinde, “Kızım rezil ettin beni yaa! Kocan beni gördüğünde kimbilir aklından neler geçirecek!” dedim. Bahar, “Abla bir durda anlatayım…” dedi ve anlatmaya devam etti.

“Kocama, (Nesrin abla ilk zamanlar götten hiç istemiyormuş, ama daha sonra çok zevk almaya başlamış, mutlaka benim de denemem gerektiğini söyledi!) dedim. Kocam gülerek, (Ne yani, sen de mi götten istiyorsun?) dedi. Ben de tebessüm ederek, (Bilmem, güzel olabilir!) dedim. Aval aval bana bakıyordu. (Ya yanlış anlama kocacığım, benimki sadece bir merak. Yoksa sen istemiyormusun?) diye sordum. Kocam kekeler gibi, (Şeyy… Ben hiç… Yani… Nasıl olacak?) deyince, içimden bu iş tamam diye geçirdim. İşi cahilliğe vererek, (Nesrin ablanın anlattığına göre, kremle yada tükrükle alıştıra alıştıra olabilirmiş!) dedim. O sırada kocamın yarrağını yokladığımda sertliği dikkatimi çekti ve (Ne o kocacığım, kıvama gelmişsin?) diye takıldım. Kocam, (Sen varya az orospu değilsin!) dedi. (Evet, orospuyum ama senin orospunum!) dedim…

Kocam, (Tamam yapalım, ama acıyınca sakın bağırma, anam duyabilir!) dedi. Ben de, (Tamam!) dedim, ama içimden gülmek geliyordu, Nazmi’deki yarrağın kalınlığı, kocamınkinin iki misli vardı. Benim asıl korkum, kocamın yarrağının çok rahat girecek olmasıydı. Komodinin üzerinden kremi aldım. Oldukça yağlı kaygan bir kremdi. Bu işi kendim yapmalıydım. Kocama, (Sen bir şey yapma! Sadece yat! Ben kendim sokmak istiyorum!) dedim. Dikkatle beni izliyordu. Parmaklarımı kreme bandırdıktan sonra kalçalarımın arasına sürdüm. Kayganlık yüzünden parmaklarım deliğe giriyordu. Kocamın anlamaması için ona göstermiyordum. Deliği iyice kremledikten sonra yanına yaklaştım. Kalkmış yarrağını da kremledikten sonra, sağ ve soluna gelecek şekilde bacaklarımı açtım. Sağ elimle yarrağını tutup dikledim, ucunu götümün deliğine hizaladım…

Ucu götümün deliğine değdiğinde dikkatlı olmam gerekiyordu. Hemen sokacak olsam şüphelenebilirdi. Büzüğümü sıkmaya başladım. Öyle sıkıyordum ki, sanki ilk kez girecekti. Yavaş yavaş ağırlığımı verirken dikkatli davranıyordum. Yarağının sıcak yumuşak kafası hafifçe zorlayınca hemen geri çekiliyordum. Bir milim, iki milim, üç milim derken, kayganlığında etkisiyle kafası girmişti. Numaradan, (Ahhhhh!) diye bağırdım. Kocam, (Sessiz ol!) dedi. Ben de, (Acıyor!) dedim. Kocam, (Ben sana acır demiştim!) dedi. Oysa ne acıması, o sırada hepsini almak için çırpınıyordum. İleri geri, ileri geri derken, yarısına kadar girmişti. İstesemde kendimi sıkamıyordum artık…

Kalçalarımı yavaş yavaş hareket ettirmeye başladım. Birkaç dakika sonra dibine kadar içimdeydi. Kendimi kocamın üzerine bıraktım. Bacaklarımın arası kasıklarıyla birleşmişti. Kocam, (Acıyor mu?) dedi. Ben de, (Önce çok acıdı ama, şimdi çok az acıyor!) dedim. Yavaş yavaş gidip gelmeye başladım. Sonra kocam, (Domal da öyle yapalım!) dedi. Yavaş yavaş kalktım yarağın üzerinden ve yatağın kenarına yaklaşarak domaldım. Deliğimin bolluğu anlaşılmasın diye elimden geldiğince kendimi sıkıyordum. (Kremle de öyle sok!) dedim. Kremi hem götüme hemde yarrağına sürdü. Ucunu deliğe ayarladı ve yüklenmeye başladı. Kısık sesle, (Ağğhhhhh!) diye inledim. Artık herşey onun elindeydi, istesemde numara yapamazdım. Kendimi sıkmama rağmen götüme girmişti…

Belimden tutup ileri geri hareket etmeye başladı. Birkaç dakika sonra iyice gevşemiştim. Kocam götümü sert sert sikerken, kalçalarımdan çıkan ‘Şlap, şşlapp!’ sesleri odada yankılanıyordu. Zorlandığımı düşünsün diye, yastığı dişliyordum. Kocam zevk deryasına girmişti. Öyle sert sokuyordu ki, sanki tüm bedeniyle götüme girmek istiyordu. O sırada amımı okşamayı ihmal etmedim. Kocamın boşalacağını anlamıştım. Hırıldayarak boşalmaya başladığı anda, ben de doruklara çıktım. Kasılmalarla devam eden boşalmalar ikimizi de rahatlamıştı. Kocam kendini geri çekip yatağa uzanırken, ben de selpakla kıçıma tampon yaptıktan sonra yanına uzandım! İşte böyle abla!” diyerek sözünü bitirdi.

“Eee, kocan mutlu oldu mu?” diye sordum. Bahar, “Hemde nasıl abla! (Vaaoovv! Göt sikmek harikaymış!) diyerek bana sarıldı. Ertesi gün, hem sabah hemde akşam tekrar sikti götümü!” dedi. Bahar olanları anlattıktan sonra, şimdi asıl konuyu konuşmamız lazımdı. Kaynanasından izni aldığımız için endişelenecek bir durum yoktu. Zaten kocasının da işleri iyi gitmiyordu, paraya ihtiyaçları olduğundan kocası da izin verecekti. “Bak Bahar, Salı’ya kadar kocandan uzak durman lazım! Salı günü enerjiye ihtiyacımız var! Anlaştık mı?” dedim. “Tamam abla, merak etme!” dedi.

“Kız! Hele şöyle bir yanıma gel!” dedim. Yanıma gelince, “Dön de, kocan götünü iyi sikebilmiş mi bir bakayım?” dedim ve eşofmanını dizine kadar indirdim. Beyaz külotunu da indirdikten sonra öne doğru domaldı. O küçük kalçaları, beni bile hasta ediyordu. Götünün yanaklarını iki elimle yanlara ayırdığımda, deliğin ağzı da açılmıştı. İçindeki kızarıklık pembe renkteydi. Parmağımı tükrükleyip götüne soktuğumda, “Ihhh!” diye inledi. “Kız, çok kolay girdi!” dedim. Gerçekten de gevşemişti. Külotun ıslaklığından kıvama geldiği anlaşıyordu. Parmağımı birkaç kez ileri geri hareket ettirdim. Daha fazla devam etmek isterdim, ama boşalmasını istemiyordum. Parmağımı geri çekerek eşofmanını yukarı çektim. “Bu günlük bu kadar yeter! Yarın genel bir temizlik yaparız, kılları yok ederiz!” dedim. Bahar, “Tamam abla!” dedikten sonra başka konulara geçtik. Çayımızı kahvemizi içtikten sonra evine yolcu ettim…

BÖLÜM 19

Salı günü hızla yaklaşıyordu. Pazartesi öğlen saat 13:30 gibi telefonum çaldığında yatak odasına yöneldim. Arayan numaraya baktığımda, (Aytan abla) arıyordu. Kocam anlamasın diye Nazmi yerine (Aytan abla) olarak kaydetmiştim. Nazmi yumuşak ses tonuyla, “Selam bebeğim, ne yapıyorsun?” diye sordu. Ben de, “Ne yapayım aşkım, ev işleri işte!” diye cevap verdim. Nazmi, “Yarın geliyorsunuz değil mi? Seni çok özledim!” dedi. O an ateşimin yükseldiğini hissettim. Ben, “Şey, bilmem ki, çok mu özledin beni?” diye naz yaparken, Nazmi, “Özlemek te laf mı, senin için deliriyorum kız! Biliyormusun canım, yarın harika bir gün olacak!” dedi.

Doğrusu, bir erkek tarafından arzu edilmek, harika bir duyguydu. Bunu benim konumumdaki bir kadın daha iyi anlayabilirdi. Bu yasak ilişki, tehlikeli olduğu kadar, inanılmaz heyecan veriyordu. 15 yıl boyunca kocamı aldatmamış biriyken, şimdi bir başka dünyada yaşıyor gibiydim. Geçmişe baktığımda, bütün bu yaşananlar, evimize internetin girmesiyle başlamıştı. Nazmi’yle başlayan sanal ilişkimiz, kazasız belasız bu günlere kadar gelmişti. Etrafta bu kadar genç ve güzel kız varken, Nazmi’nin benimle ilgilenmesi, ona duyduğum sevgiyi daha da artırıyordu.

Nazmi’nin, “Alooo! Ordamısın bebeğim?” demesiyle kendime geldim. “Haa, buyur aşkım?” dedim. “Beni duymadın galiba? Yarın özel misafirlerimiz var!” dedi. O an ne diyeceğimi bilemedim. Biraz düşündükten sonra, “Aşkım yaa, ben seninle olmak istiyorum!” dedim. Nazmi, “Biliyorum! Biliyorum canım! Bak dinle, bu arkadaşlar önemli kişiler, kapalı kadınlardan hoşlandıkları için benden yardım istediler. Umarım beni mahçup etmezsiniz!” dedi. Ben ancak, “Şeyy, bilmem ki?” diyebildim. Daha sonra Nazmi işinin olduğunu söyleyip, telefonu kapattı.

Düşünceli bir şekilde evin içinde dolanmaya başladım. O sırada gözüm aynaya ilişti. Kendime bakarken yüzümün pembeleştiğini, adeta kızardığını gördüm. Kendime bakarken, (Kızım, yarın işin iş! Seni kim olsa siker!) diye düşündüm. Kendimi incelemeye devam ediyordum. Kırmızı dolgun dudaklarım, kaşlarla uyumlu siyah iri gözlerim, her erkeği baştan çıkaracak güzellikteydi. Aslında, Nazmi’yle tanışmadan önce kendimi hiç beğenmezdim. Oysa şimdi daha farklı düşünüyordum. Daha sonra, eteğimi yukarı çekip süt beyaz bacaklarıma baktım. Ardından sırtımı dönerek, büyük ama biçimli kalçalarıma baktım. Bembeyaz, kabak gibi pürüzsüzdü. İçimden, (Offf! Bu götü ben bile sikerim!) diye geçirdim. Kalçalarımın arasına girmiş Tangam öylesine seksiydi ki, ben bile sulanıyordum. İnsanın kendi kendine sulanması inanılır gibi değildi!

Kendime bakmak hoşuma gitmişti. Amımın sulandığını hissettim. Tangam da ıslanmıştı. Tangamı çıkardığımda, arka deliğimin büyüklüğü beni endişelendirmişti. Kalçalarımı gerdiğimde deliğimin içini rahatça görebiliyordum. Koyu kahverenkli deliğin çevresi su bardağının dibi kadar büyüktü. Bu görüntü bile, yediğim yarrakların kalınlığını anlatır gibiydi. Nazmi’nin kol gibi yarrağını yedikten sonra götümün deliği bu hale gelmişti. Ama ne hikmetse, götümün bu halini bir tek kocam farkedemiyordu. Bana güvendiği için, kendisini aldatacabileceğim aklından bile geçmemişti. Kocama göre, ben cahil bir kadındım. Böyle şeylerden anlamazdım. Doğrusu, evlendiğimde cinsel yönden fazla bilgim yoktu. Nazmi’yle tanıştıktan sonra herşey değişmişti.

Şimdi bunları düşünmenin zamanı değildi. Kendime bakım yapmam gerekiyordu. Vücudumdaki kıllar uzadığından temizlemem gerekiyordu. İki saat kadar uğraştıktan sonra vücudumu tertemiz yaptım. Her yerim kabak gibi parlıyordu. Hele amım patates gibi, tam yalamalık olmuştu. Temizlik işi bitince banyoya girdim. Küvetin içine bir müddet uzandım. Banyodan çıktıktan sonra, üstüme tişört, altıma ise sadece etek giydim. Etrafı toparlayıp temizledikten sonra ocağa çay koydum. Çay demlenirken sandalye alıp balkona geçtim. Sokakta oynayan çocukların sesi curcunayı andırır gibiydi. Donuk gözlerle sağa sola bakıyordum.

O sırada karşı binanın önünde oturan bir genç, ara sıra bana doğru bakıyordu. Marangozda çalışan bir elemandı. Markete yada ekmek almaya çıktığımda dükkanın önünde durur, çaktırmadan bakardı. Birkaç kez gözgöze gelsek te, o anlık bir bakıştan öteye giden bir şey değildi bu. Bakmasından rahatsızlık duymadan oturmaya devam ettim. İçimden, (Eminim beni sikmek için can atıyordur!) diye geçirdim. Bunu düşünmek bile amımı ıslatıyordu. “Offf, Of!” diye mırıldandım. Öylesine doluydum ki, içimdeki enerji beni azdırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Biraz daha oturacak olsam Orgazm olabilirdim, çünkü o sırada elim eteğimin altındaydı.

Toparlanıp mutfağa geçtim. Çayımı yudumlarken, yarın olacakları düşünmeye başladım. Yaşadığım olayları bir bir aklımdan geçirirken, geldiğim noktaya inanamıyordum. Evli bir kadın olmamın yanında, iki de çocuğum vardı. Yanlış bir yolda olduğumu bilerek nefsime yenik düşerken, doğrusu tam bir orospu olmuştum. Benim gibilere söylenecek başka ne olabilirdi ki? Bu duygu ve düşünceler içinde akşamı yapmıştım. O gün Bahar’dan ses seda çıkmamıştı. Akşam yemeğinden sonra kocama yorgun olduğumu söyleyip, yatmaya gittim. Ama hemen uyuyamadım, bir süre yatakta bir sağa bir sola dönüp durdum. Nezaman uyuduğumu ve kocamın yatağa nezaman geldiğini hatırlamıyorum.

Salı sabahı uyandığımda, saat 8:00 olmuştu. Sıkıştığım için kalkıp tuvalette gittim. İşeme esnasında, götümden de osurukla birlikte birşeyler püskürdü. O anda dizime kadar indirdiğim küloduma gözüm takıldı, külodumda garip bir ıslaklık vardı. Belki de uykumda Orgazm oldum diye düşündüm. İyice temizlendikten sonra mutfağa geçtim. Çay suyu koyduktan yarım saat sonra kocama seslendim, “Aşkım kalk! Kahvaltı hazır!” diye. Kocam uykulu gözlerle bana bakıp, “Kombiyi yakarmısın canım, banyo yapmam lazım!” dedi. Bir anlam vermesem de, gittim kombiyi yaktım. Biraz sonra kocam da kalktı ve banyo yaptıktan sonra mutfağa geldi. Kahvaltı yaparken yüzüme bir garip bakıyordu. “Neden öyle bakıyorsun?” diye sordum. “Hiiiç, öylesine bakıyorum işte!” dedikten birkaç saniye sonra ağzındaki baklayı çıkardı, “Öyle tatlı uyuyordun ki, gece dayanadım canım…” dedi. Yaptığını anlatınca ise çok şaşırdım. Ben uyurken kocam götümü sikmiş ve benim ruhum bile duymamış.

Kocama sitem eder gibi, “Götümü ne hale getirdiğinin farkındamısın!” dedim. “Nesi var kız?” dedi. “Tabi, tabi! Nesi olacak ki, büzüğümü folluk ettin!” dedim. Bu durumun sorumlusu kendisiymiş gibi onu suçluyordum. Söyleyecek bir şeyi olmadığı için dediklerimi kabullenip, “Tamam, tamam! İşe gitmem lazım, ben çıkıyorum!” dedi. Ben de, “Yanlış anlama kocacığım, amacım seni üzmek değil, sadece bilmeni istedim!” dedikten sonra, “Aşkım yaa, bugün Bahar’la bir arkadaşa gideceğiz!” dedim. İzin verince de, “Ama biraz geç dönebiliriz… Akşam sekiz yada dokuz gibi!” dedim. Kocam, “O saate kadar ne yapacaksınız ki?” dedi. Ben de, “Kına gecesi var da, oraya gideceğiz!” dedim. “Kimin kına gecesi?” diye sorunca, “Sen tanımazsın!” deyip kestirdim. “Geç kalma, dokuzda evde ol! Çocuklar aç kalmasın!” dedi. Boynuna sarılıp dudaklarından öptüm, “Merak etme aşkım!” dedim.

Kocamı işe gönderince iyice rahatlamıştım. Öylesine heyecanlıydım ki, içim kıpır kıpır olmuştu. Sevinçten dans etmeye başladım. Dansözler gibi kıvırtıp oynarken, kalçalarım ve memelerim löpür löpür sallanıyordu. Bir süre dans ettikten sonra kendimi yatağa bıraktım. Çocukların seslenmesiyle kendime geldim. Saate baktığımda 10:00’a geliyordu. Hemen kahvaltılarını hazırladım. Kahvaltılarını bitirdiklerinde, “Çocuklar, ben bugün bir arkadaşıma gideceğim. Akşam da geç döneceğim. Şu 20 TL’yi alın, acıkınca bir şeyler alıp yersiniz. Tamam mı?” dedim. Parayı görünce hemen atıldılar, “Tamam anne! Döner’le Kola alırız!” deyip, parayı da paylaştılar. “Yalnız, sağa sola gitmeyin! Kimseyle dalaşmayın! Anlaştık mı? Anahtarı da almayı unutmayın!” dedim. “Tamam anne! Merak etme sen!” dediler ve hazırlanıp dışarı çıktılar.

Zaman epey ilerlemiş, saat 11:00’e geliyordu ve Bahar’dan henüz ses seda yoktu. Telefonu alıp Bahar’ı aradım. Birkaç saniye çaldırmıştım ki, telefonu Nadide teyze açtı. Kendimi tanıktıktan sonra Bahar’ı sordum. Hazırlandığını, birazdan çıkacağını söyledi. “Geç kaldık, biraz acele etsin Nadide teyze!” dedim. “Tamam kızım, geliyor!” dedi. Teşekkür edip telefonu kapadım. Duş almak için banyoya giderken, kapı çaldı. Bahar’ın geldiğinden emin olduğum için kapıyı açtım. Gerçekten de gelen Bahar’dı. Sade bir makyaj yapmış, yüzü gülüyordu. Sarılıp kucaklaştıktan sonra, “Geç kız geç, içeri geç!” dedim. Hal hatır sorduktan sonra içeri geçip oturduk.

Bahar siyah bir Döpiyes elbise giymişti. Etek boyu diz kapağını ancak kapatıyordu. Başına da siyah beyaz karışımı parlak bir türban takmıştı. “Bu ne güzellik kız! Elbisen de çok yakışmış!” dedim. Gerçekten çok güzel görünüyordu. Ufak tefek bu minyon tipli kadın yaşını hiç göstermiyordu. İltifatım üzerine Bahar gülümseyerek teşekkür ettikten sonra, “Ee abla, ne yapıyoruz?” diye sordu. Yarı şaka yarı ciddi, “Ne o kız, azdın mı yoksa?” diye sataşınca, ikimiz de kahkahayı bastık. “Sen otur, ben önce bir duş alayım!” deyip banyoya geçtim.

Birkaç dakika içersinde duşumu alıp yıkandıktan sonra, götümün içini de temizlemeye karar verdim. Adım gibi biliyordum ki, götten de sikeceklerdi. Hortumu götümün deliğine sokup hafifçe musluğu açtım. Büzüğümü sıkarak içime dolan suyu tekrar geri bıraktım. Aynı işlemi üçüncü kez tekrarlarken, “Ne yapıyorsun abla?” sesiyle irkildim. Kapı açık olduğundan Bahar beni izliyordu. “Ne yapacam kızım, bağırsaklarımı temizliyorum! Biz tedbirimizi alalım da, ne olur ne olmaz! Bence sen de temizlemelisin!” dedim. Bahar, “Nasıl yapacağım ki?” dediğinde, “Hortumu büzüğüne sokup musluğu açacaksın, sonra da içine dolan suyu birden bırakacaksın işte!” dedim.

Suyu kapatıp duştan çıktım ve “Nasıl, temiz olmuş mu?” diyerek domalıp, Bahar’a kalçalarımı gerdim. Bahar kahkaha atarak, “Abla yaa, senin delik ne kadar açılmış, içi görünüyor!” dedi. “Boş ver deliği, içi temiz mi?” diye sordum. “Evet, tertemiz!” dedi. “İyi, ben giyinirken sen de temizlen!” deyip çıktım banyodan. Bahar dediğimi yaparken ben de yatakodasında üzerimi giyinmeye başladım. Pembe renkli şeffaf Tanga takımını giydim. Aynaya bakınca çok seksi görünüyordum. Göğüslerim minicik sütyene sığmıyordu. Sonra beyaz bir badimi ve siyah eteğimi giydim. Yüzüme azda olsa makyaj yaptım. Dudaklarıma da renksiz ruj sürdüm. Sonra da saçlarımı topuz yapıp, türbanımı bağladım. En son, yakası kapalı olan ve kalçalarımı örten yazlık kabanımı üzerime geçirdim. Artık hazırdım.

“Bahaaar!” diye seslendim. “Efendim abla!” dedi. “Gelsene kız, bitmedi mi işin?” dedim. “Bir saniye abla geliyorum!” dedi. Az sonra yanıma geldiğinde ona, “Nasıl? Olmuşmuyum?” diye sorunca, “Abla be harika olmuşsun!” dedi. Teşekkür ettikten sonra, temizlik işini halledip halletmediğini sordum. Evet anlamında başını sallayınca, “Bence tedbir almakta yarar var. Nazmi ve Kemal götten sikmekten zevk alıyorlar. Buna hazırlıklı olmak lazım!” dedim. Bahar, “Ama abla, kocamımkine göre onların yarrakları hem uzun, hemde çok kalın!” diye söylenince, “Merak etme kızım alışırsın, alışırsın! O küçük götünü birkaç kez daha siktiler mi, sen de zevk almaya başlarsın!” diyerek rahatlatmaya çalıştım. Bahar, “Abla, sen Nazmi ile, ben de Kemal ile takılırım, ne dersin?” dedi. “Tamam canım! Sen nasıl istersen!” diyerek onun isteğini kabul eder gibi cevap verdim. O an içimden, (Zavallı Bahar, bugün yiyeceğin yarrakları bir bilsen!) diye geçirdim.

Saat 12:30’a geliyordu. Çoktan çıkmamız gerekiyordu, ama henüz Nazmi’den de telefon gelmemişti. Su içmek için mutfağa geçtiğim sırada, beklenen telefon nihayet çalmıştı. “Efendim!” dedim. “Aşkım, ben Nazmi!” dedi. Sesini duymak beni heyecanlandırmıştı. Bahar, (Kim o?) der gibi işaret etti. Ben de sessizce, “Nazmi!” dedim. Bahar’ın yüzüne baktığımda onun da heyecanlandığını farkettim. Nazmi, “Ben geliyorum, siz de çıkın! Aynı yerden alırım sizi!” dedi. “Tamam!” diyerek telefonu kapadım.

Apartmandan gören falan olursa, temizliğe gittiğimiz sanılsın diye yine yanımıza çanta aldık, içine de birkaç eşya koyduk. “Çıkalım Bahar!” dedim. Ayakkabılarımızı giydikten sonra kapıyı kilitleyip çıktık. Apartmanın kapısından çıkarken Nadide teyze balkondaydı. Bahar’a seslenip, “Kızım, çalışırken onları mı giyeceksiniz?” dedi. Ben de çantayı gösterip, “Nadide teyze, çantaya eski elbise koydum!” dedim. “İyi ozaman, kendinize dikkat edin. Fazla geç kalmayın!” dedi. “Sen merak etme Nadide teyze!” dedim. Arkamıza bakmadan hızlı adımlarla minibüs yoluna doğru yürüdük.

Buluşma yerine yaklaştığımızda, Nazmi’nin beyaz arabası yolun kenarına durmuş bizi bekliyordu. Etrafı kontrol edip araca doğru yürüdük. Ben Nazmi’nin yanına, Bahar arkaya oturdu. Kısa bir hoş beşten sonra gaza bastı. İkimize de iltifat edip güzelliğimizden bahsediyordu. Nazmi’nin iltifatları uzun süre devam etti. Kartal’daki mezarlığın ordan sahil yoluna çıktık. Herzaman gittiğimiz evi çoktan geçtiğimizi farkettim. Nazmi’ye, “Burası Bostancı değil mi?” diye sordum. “Evet, Bostancı!” dedi. Neden geldiğimizi sorduğumda, “Çengelköy’de bir arkadaşım var, onun villasına gidiyoruz!” dedi. Doğrusu biraz çekinmiştim. Gözüm arkada oturan Bahar’a ilişti, anlamsız şekilde bana bakıyordu. Nazmi, “Korkmayın kızlar! çok eğleneceğiz!” dedi.

20 dakika sonra etrafı duvarla çevrili bir villanın kapısında durduk. Nazmi telefon edip bahçe kapısını açtırdı. İçeri girdiğimizde gözlerime inanamadım. İnanılmaz güzellikte kocaman bir villa karşımızda duruyordu. Bahar, “Abla bu ne yaa? Çok güzel bir yer!” dedi. “Evet, çok güzel!” dedim. Etrafta hiç kimse yoktu. Nazmi’nin, “Geldik kızlar!” demesiyle kendimize geldik. Hep beraber araçtan indik. Villanın giriş kapısına vardığımızda, 50 yaşlarında bir hizmetçi kadın kapıyı açtı ve “Hoş geldiniz!” dedi. Tebessüm ederek, “Hoş bulduk!” dedik. Nazmi bize, “Siz içeri geçin, benim biraz işim var, birazdan geleceğim!” deyip tekrar arabasına bindi…

Nazmi arabasıyla uzaklaşırken, biz geniş bir salona geçtik. Çok güzel döşenmiş salonda, inanılmaz mobilyalar vardı. Hizmetçi kadın, “Beni takıp edin lütfen!” dedi. Peşinden giderek merdivenlerden bir üst kata çıktık. Geniş koltukları olan bir odaya geldiğimizde, oturmamızı söyledi. Hizmetçi kadın odadan çıkınca, Bahar, “Çok güzel bir ev, kimin acaba?” dedi. Ben de, “Bilmiyorum, ama gerçekten çok güzel bir yer!” dedim. Bahar parmaklarını çıtlatırken heyecanlı olduğu her halinden belli oluyordu. Konuşmadan sağa solu inceliyorduk ki, hizmetçi kadın yine geldi. Tepside iki bardak içeceği ikram ederken, “Buyrun lütfen!” dedi. Değişik bir tadı vardı, ama güzeldi. İçeceklerimizi yudumlarken Bahar’la sohbet etmeye devam ettik. Neler olcağını bilmiyorduk, ama bu çokta önemli değildi.

İçeceklerimizi bitirmiş beklerken, bedenim yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı. Bahar’a, “Burası çok mu sıcak?” diye sordum. Bahar, “Bilmem abla, ama bana da bir şeyler olmaya başladı!” dedi. “Nasıl yani?” dedim. Bahar, “Ne bileyim, sanki amım karıncalanıyor!” dediğinde, aynı şeyleri yaşadığımı hissettim. Sonra aklıma, kadının verdiği içecek geldi. Galiba içine azdırıcı ilaçlardan koymuştu. Gerçi koymasaydı da, buraya neden geldiğimiz belliydi, ne olcaksa biran önce olsun istiyordum.

Alt kattaki kapının sesini duyduk. Az sonra Nazmi ve Kemal yukarda belirdiler. Nazmi, “Selam hanımlar!” dedi. Bahar’la yerimizden kalkıp onlara doğru yürüdük. Samimi bir şekilde birbirimizle kucaklaşıp öpüştük. Ben tebessüm ederek Nazmi’ye, “Nerede kaldınız yaa!?” diye sorunca, “Geldik bebeğim! Çok mu özlediniz!” dedi. Ben Nazmi’yle konuşurken, Kemal Bahar’ı dudaklarından kapmış öpüyordu. Kemal iri yarı biriydi, Bahar yanında ufak tefek kalıyordu. Bahar’ın kalçalarını ve göğüslerini okşadıktan sonra bana dönüp, “Ee güzelim, sen nasılsın bakalım?” dedi. Benimle de ilgilenmesi hoşuma gitmişti. “İyiyim Kemal’cığım! Sen nasılsın?” diye karşılık verdim. Kemal, “Ben de iyiyim!” dedi. Nazmi, “Bu kadar hasret yeter! Şimdi aşağı inelim, Naciye’yi bekletmeyelim!” dedi.

Merakla arkalarından yürüdük. Aşağı indiğimizde, başında türbanı, topuklarına kadar kapalı bir kadın oturuyordu. Şaşkın bir şekilde Nazmi’ye baktım. Nazmi, “Sizi tanıştırayım!” dedi. Önce bizi tanıttı, sonra, “Bu güzel bayan da Naciye!” dedi. Tanıştırma faslı bitince Naciye’nin yanındaki koltuğa oturduk. Yan gözlerle Naciye’yi süzüyordum. Çekingen bir hali vardı. Evli olup olmadığını bilmiyordum, ama 25-30 yaşlarında, hafif kilosunun yanında yüzü beyaz tenli biriydi. Naciye’ye, “Evlimisin?” diye sordum. Naciye biraz duraksadıktan sonra, 2 yıl evli kaldığını, sonra da boşandığını söyledi. Ben Naciye’yle sohbet ederken, Bahar’ın yanımızda olmadığını farkettim. (Nereye gitti bu kız?) diye sağa sola bakınırken, Naciye anlamış olacak ki, “Az önce yukarı çıktı!” dedi…

Aradan yarım saat geçtiği halde Bahar halen ortalıkta yoktu. Kemal’le seviştiğinden emindim. Ben Bahar’ı merak ederken, Nazmi merdivenlerden inerek yanımıza geldi. Sıranın bende olduğunu düşünürken, o Naciye’ye yöneldi. Elinden tutarak, “Gel güzelim!” dedi. O an çok bozulmuştum. Üstelik bana bir şey demeden Naciye’yle birlikte yukarı çıkmıştı. Tek başıma bırakılmak beni hayli üzmüştü. Olanlardan haberim yoktu, ama yukarda sikiştiklerinden emindim. Sıkıntılı bir halde otururken, hizmetçi kadın elinde tepsiyle yanıma geldi ve “Seni anlıyorum, iç, rahatlarsın!” dedi. Kadının yüzüne baktım ve bardaktaki şeyi içtim, sonra da, “Bahar’la Naciye yukarıda ne yapıyor?” diye sordum. Hizmetçi kadın sırıtarak, “Senin ufaklık iyi sikişiyor!” dedi. Bir şey diyemedim, ama bu beni incitmişti.

Hizmetçi kadın parmağıyla işaret ederek, “Gel benimle!” dedi. O önde, ben arkada, peşinden gittim. Odalara doğru yürürken inleme sesleri artmaya başlamıştı. ‘Ahh! Ooh!’ ve ‘Şlap! Şlup!’ sesleri koridorda ardı ardına yankılanıyordu. “Seninki bu odada!” dedi. Neler olduğunu görmüyordum, ama inleme sesi Bahar’a aitti. Bahar, “Ahhyy! Ohhyyy! Aayyyhhh! İihh! Oohh!” diye inledikçe inliyordu. Orda durmak moralimi bozmuştu. Nazmi’nin bulunduğu odanın kapısına yöneldim. Ordanda inleme sesleri geliyordu. Tam o sırada Naciye’nin sesini duydum. “Çok acıyor! yavaş lütfen!” diyordu. Naciye sonra, “Aaaağğhh!” diye bağırmıştı. Sanırım Nazmi şimdi Naciye’yi götten sikiyordu.

İçerden gelen sesleri duymak beni iyice azdırmıştı. Sikilmek istiyordum, ama beni sikecek kimse yoktu. Yüzüm kızarmış, bedenimi ateş basmıştı. O sırada hizmetçi kadına baktım, yüzünde tebessüm beni izliyordu. Sonra hizmetçi kadın, “Seni anlıyorum!” dedi, elimden tutup beni başka bir odaya soktu. Odanın ortasında kocaman bir yatak vardı. Hizmetçi kadın dolabın içinden çeşit çeşit yapay yarraklar çıkarıp, “Ben senin ateşini söndürürüm!” dedi. Yanıma yaklaştı, üzerimdeki kabanın düğmelerini teker teker çözmeye başladı. Ben bir şey yapmadan onu izliyordum. Kabanımı çıkardıktan sonra sıra badime gelmişti. Onu da çıkardı. Bu yaşlı kadın ilgimi çekmiyordu, ama karşı da çıkmıyordum…

BÖLÜM 20

Adı Gönül olan bu kadın, belli ki bu işleri daha önce de yapmıştı. Bahar’la birçok kez sevişmiştim, ama bu kadın annem yaşındaydı. Gönül fısıltıyla, “Göğüslerin çok güzel!” deyip memelerimi avuçladı, sonra da yoğurmaya başladı. Doğrusu hoşuma gidiyordu. Ardından sütyenimi çıkardı ve üst kısmımı çırılçıplak bıraktı. Gözlerimi kapamış bekliyordum. Meme uçlarımı yalamaya ve emmeye başladı. Aynı zamnda da eteğimin fermuarını çözüp, eteğimi indirmekle meşguldü. Dudakları göğüslerimden önce göbeğime, sonra da Tangama doğru indi. Tangamın üzerinden amımı öpüp kokladı. Ardından Tangamın üzerinden amımı dillemeye başladı. Böyle birkaç dakika devam etti. Sonra ayağa kalkıp, beni yatağa doğru itti. Sırtüstü yatağın üzerine uzanmıştım. Yatağın yumuşaklığı gerçekten harikaydı, birkaç saniye boyunca sallanıp durmuştum.

Gönül, arzulu bir şekilde bana bakarak soyunmaya başladı. Yaşlıydı, ama vücudu fena değildi. En son külodunu da çıkardığında, orman gibi kıllardan amı görünmüyordu. Süzülerek bacaklarımın arasına girdi, sonra yavaş yavaş yukarı doğru ilerlerlemeye başladı. Küçük küçük öpmelerle amıma kadar ilerledi. Sonra amımın dış dudaklarını yalamaya başladı. Amımı ağzına aldığında, “Ohhh!” diye inledim. Amımı öpüp yalarken, diliyle de klitorisimi uyarıyordu. Dilini öyle güzel kullanıyordu ki, her darbesinde kendimden geçiyordum. Kabarmış klitorisimi emerek içine çekiyordu. Kendimi kaybetmiş bir halde inliyordum…

Bir müddet böyle devam ettikten sonra doğruldu ve bacaklarımı dizlerimin altından tutarak yukarı doğru kırdı. Şeffaf mini Tangamı çıkardıktan sonra, bacaklarımı göğsüme doğru bastırarak yanlara doğru gerdi. Amım kabak gibi ortaya çıkmıştı. Amım tıpkı çiçek açmış gül gibiydi. Bacaklarımı gerdiğinden amımın küçük dudakları da birbirinden ayrılmıştı. Tekrar amımı öpüp yalamaya, sonra da emmeye devam etti. Dilini harika kullanıyordu. Her darbesinde içimde fırtınalar kopuyordu. Daha fazla dayanamadım ve kasılmaya başladım. Öylesine sulanmıştım ki, amımdan seller akıyordu…

Gönül bunun farkına varınca, sağ bacağımı bıraktı ve arka deliğimle ilgilendi. Amımdan akan kaygan sıvıyı parmağıyla götümün deliğine sürüyordu. Parmağının önce birini, sonra ikincisini, daha sonra üçüncüsünü de soktu götümüm deliğine. Alışmış olan göt deliğim parmaklarını rahatlıkla alırken zevk almaya başladım. Gönül hızlandıkça hızlandı, parmakları göt deliğimi yırtacak gibiydi. Ben saniyeler boyu, “Oohhyyy! Ohhyy! İiihyyy! İhhyyy!” diye inlerken yalvarır gibiydim. Aldığım zevkten, “Devam et! Devam et!” diye bağırıyordum. Gönül ise, “Boşal orospu, boşal artık, yordun beni!” diyordu. Parmaktaları götümde birkaç kez ileri geri hareket edince daha fazla dayanamadım ve aniden kasılmaya başladım. Şiddetli bir şekilde boşalırken, amımdan sular akıyordu…

Gönül parmaklarını götümden çekerek yanıma uzandı ve “Senin gibisini görmedim, amından da, götünden de zevk almasını biliyorsun! Kocan seni sikemiyor mu?” diye sordu. “Hayır!” dedim. Gönül, “Hımm, arzulu bir kadınsın, kocanı neden aldattığın belli oluyor! Senin yerinde olsam ben de aynısını yapardım!” dedi. O sırada aklıma Bahar geldi, uzun zamandır ortalıkta yoktu. Ne yapıyordu, ne ediyordu, hiçbir fikrim yoktu. Umarım durumu iyidir diye içimden dua ettim.

Birkaç dakika boyunca yan yana yatıp, konuşmadan uzandık. Biraz dinlendikten sonra Gönül yanımdan kalkıp, yapay yarakları toparlayıp kucağıma attı. Daha önce İnternette gördüğüm bu yapay yaraklar gerçekten çok ilginçti. Yakından baktığımda, “Aman Tanrım!” dedim. Bunlar inanılmaz şeylerdi. Yaraklara bakarken kendimi tutamadım ve gülmeye başladım. Çeşit çeşit yarraklar kucağımda duruyordu. Damarlı ve kocaman birini elime aldım. Hem kalın, hem de çok uzundu. İçimden, (Bunu içine alacak kadının vay haline!) diye geçirdim. Böylesine bir şeyi denemek cesaret isterdi. Daha sonra diğerlerini incelemeye başladım. Deri külota takılmış yarraklardan tutun da, pille çalışanına kadar her çeşidi vardı. Gönül’e, “Bunları ne yapıyorsunuz?” diye sordum. Gönül gülmeye başlayınca, “Çok mu komik?” dedim. “Kızım, bunların okadar çok müptelası var ki! Özellikle dul kadınlar, bir de kızlığını kaybetmiş genç kızlar bunlarla tatmin ediyor kendilerini! Bunlar olmasa SeksShop’lar iflas eder!” dedi.

Gönül, benim o ilk incelediğim kocaman, damarlı yarrağı alıp, bana bakarak sallamaya başladı. Gerçekten kocaman bir şeydi. Sonra da karşıma geçip bacaklarını açtı. Amının kıllarını yanlara yatırdığında, hayatımda ilkkez yaşlı bir kadının amını görüyordum. Küçük am dudakları püskül gibi sarkmış, amının içi görünüyordu. İçimden, (Kimbilir ne büyük yarraklar yemiştir!) diye geçirdim. Amını incelerken gözüm arka deliğine takıldı, paramparça olmuş gibi bir hali vardı. Benimki de açılmıştı, ama onunki tamamen dağılmış gibiydi. Büzüğünün kocaman ağzı buruş buruştu. Elindeki yarağı göstererek, “Bu benim en sevdiğim yarrak! Bunu yemeden yatmam!” dedi. Sonra da, “Çekmecede kayganlaştırıcı kavanoz var, onu verirmisin?” dedi. Çekmeceden kavonuzu alıp kendisine verdikten sonra onu izlemeye başladım…

Önce kavanozun kapağını açtı, sonra parmaklarını içine bandırdı. Jöleye benzeyen bu şey, renksiz ama oldukça kaygandı. Yarağın üzerine sürerek sıvazladıktan sonra, bir müddet amına sürttü. Sonra, “Şimdi iyi bak!” dedi. Yarrağı dibinden tutarak, yarrağın kocaman kafasını amının deliğine bastırmaya başladı. Yarrağın koca kafası yolunu bulmuş gibi amının dudaklarını gererek içine giriyordu. 25 cm’e varan yarrağın gövdesi sonuna kadar amında kaybolmuştu. Gönül, “İşte bu kadar! Gördüğün gibi işte!” dedi. Bu yaşlı kadının amının içi oldukça derindi. Kayganlığın verdiği rahatlıkla ileri geri oynatıyordu yarrağı. Tam da o sırada dışardan sesler gelmeye başladı. Koridordaki kahkaha sesleri etrafta yankılanırken, konuşma sesleri Nazmi’nin ve Kemal’in seslerine benzemiyordu. Nazmi telefonda özel misafirlerden bahsetmişti, mutlaka onlardı. Gönül’e, “Koridordakiler kim?” diye sordum. Gönül konuyu kapatmak ister gibi, “Boş ver!” diye karşılık verdi.

Bahar’la buraya gelmemizin nedeni sikilmekti. Ama Nazmi, Bahar ve Naciye’yi tercih etmişti. Beni neden sikmemişti? Beni Kemal’e ve misafirlerine de siktirmediğine göre, bunun bir nedeni olmalıydı. Bahar ile Naciye’nin benden daha genç olması sebeplerden birimiydi? Bunları düşünmek bile moralimi bozuyordu. Gönül’e, “Doğru söyle, neden geldiğimi zaten biliyorsun, beni neden başlarından savdılar?” diye sordum. Gönül, “Bunda onların hiç bir suçu yok, seninle olmayı ben istedim! Nazmi ile konuştum, o da beni kırmadı!” dedi. Gönül’e, “Sana da birini bulsaydı ya?” dediğimde, “Erkeklerden bezdim! Senin gibilerle olmak hoşuma gidiyor, daha çok zevk alıyorum!” dedi. Bunu duyduğumda şaşırmıştım.

Gönül, “Seviş benimle!” diyerek üzerime çıktığında, bedeninin yumuşaklığı içim ısıttı. Direnmek yerine, karşılık vermekten başka çarem yoktu. Gönül sarkmış olan memelerini ağzıma verdi ve “Yala! Em!” dedi. Memelerinin kocaman uclarını yalayıp emmeye başladım. Gönül, “Mmmhhhh! Harikasın!” diye inledi. İnlemesi hoşuma gitmişti. Elini amıma atmış, amımı sıkıp okşuyor, ara sıra da parmaklıyordu. Daha sonra parmaklarını amımın içinde ileri geri hareket ettirmeye başladı. Tekrar sulanmaya başlamıştım. 69 pozisyonuna geçtikten sonra amımın dudaklarını ağzına aldı ve emmeye başladı. Arada bir ağzını amımdan çekip, “Hadiii, sen de yala!” diyordu. Aynı sözleri ısrarla birkaç kez tekrarladı. Amını yüzüme bastırarak, “Hadi ama, lütfennn!” diye yalvarıyordu. Aklıma Bahar geldi, Bahar’ın amı olsa zevkle yalardım. Fakat bu yaşlı kadının amı öyle iğrenç görünüyordu ki, midem almıyordu.

Amını yalamak yerine, iki elimle kalçalarını yoğurmaya başladım. Arka deliğinin durumu gerçekten perişandı. Büzüğünün kocaman ağzı yırtık pırtıktı. Götünün yanaklarını gerdiğimde ise büzüğü inanılmaz şekilde açılmıştı. Benimki de büyüktü, ama Gönül’ünkü içler acısıydı. Kolumu soksam rahatlıkla girerdi götüne. Gönül benden hamle beklerken kendisi durmak bilmiyordu, kollarını bacaklarıma dolamış, klitorisimi emiyordu. Emiyor, yalıyor, dilini de arasıra amıma sokuyordu. Onun bu içten davranışı beni de kamçılamıştı. Yavaşça dudaklarımı amına götürdüm. Amını yalamaya ve sarkmış am dudaklarını emmeye başladım. Gönül anam yaşındaydı, ama iş çığırından çıkmıştı. İlginç bir durumdu, onunla sevişmek hoşuma gitmeye başlamıştı…

Birden amımın zorlandığını hissettim. Ne olduğunu anlamak için engel olmaya çalıştım. Engel olmak istesem de, Gönül buna fırsat vermiyordu. Kalın birşeyin, amımın küçük dudaklarını gererek amıma girdiğini hissettiğimde, “Ağğğhhhyy! Ne yapıyorsun?” diye bağırdım. Gönül hiç konuşmuyordu, ama beni de bırakmıyordu. Kafamı bacağının arasından uzatıp baktığımda, demin kendi amına soktuğu o kocaman yarrağı şimdi benim amıma sokmuştu. Yavaş yavaş ileri geri hareket ettirmeye başladı yarrağı. Zorlanıyordum, ama zevk de alıyordum. Aradan kısa bir zaman geçtiğinde artık karşı koymayı bıraktım. Kendimi Gönül’ün eline bırakmaktan başka çarem yoktu. O ise bir eliyle bacağımdan sıkı sıkı tutmuş, diğer eliyle de kocaman yarrağı amıma hızlı hızlı sokup çıkarıyordu. Kah acıdan bağırıyordum, kah zevkten inliyordum…

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyordum, ama Gönül’ün durmaya pek niyeti yoktu. İyice gevşeyen amım da artık o koca yarrağı alırken zorlanmıyordu. Amıma giren hava yüzünden, sokup çıkardıkça içimden ‘Zart! Zurt!’ sesler geliyordu. Yarrak amımın küçük dudakları sıkıştırdığı için ezilmelerine neden oluyordu. Bu ezilme bile inanılmaz zevkliydi. Bazen yarrağı sokup çıkarmayı bırakıp, klitorisime küçük küçük dairecikler çizerek tahrik olmamı sağlıyordu. Amacına da ulaşmak üzereyken aleti içimden çıkardı. Çıkardığında amımda inanılmaz bir rahatlama olmuştu. Sonra da, “Sıra sende!” deyip, yarrağı elime verdi. Bu kocaman yarrak az önce amımın içindeydi, ama yine de inanmak istemiyordum.

Gönül domalmış, beni bekliyordu. Domalınca kalçaları iyice ayrılmış, amı ve göt deliği ortaya çıkmıştı. Elimdeki koca şeyi götüne sokmak istiyordum. Gönül’ün kalçaları küçük sayılırdı. Kalça kemikleri belli oluyordu. Ama kalçalarının arası oldukça çukurdu. Göt deliğinin etrafı geniş bir şekilde koyulaşmış, yediği yarrakları anlatır gibiydi. Gönül kısık bir sesle, “Hadi, sik beni! Parçala amımı götümü!” diye söyleniyordu. Kavanoza parmaklarımı daldırıp, kayganlaştırıcı jeli hem amına, hemde götünün deliğine sürdüm. Jeli iyice yedirdikten sonra elimdeki yarrağı amının deliğine ayarladım. Yarrağın kocaman kafası amını kaplamış gibiydi. Sarkmış olan küçük am dudaklarının arasına yarrağın kafasını sürtmeye başladım. Sonra deliğe bastırdım. Amının ağzı iyice açılınca, yarrak içine kaymaya başladı ve Gönül, “Oğğhhhh!” diye böğürdü. Koca şey, engel tanımaksızın birkaç saniye içinde sonuna kadar girmişti amına…

Yaşlı da olsa, bir kadını sikmek gerçekten zevkliydi. Amına sokup çıkarırken Gönül kıvranıyordu. Zevk aldığı her halinden belli oluyordu. Onun zevk alması beni de etkilemişti. Bir elimle yarrağı amına sokarken, diğer elimle de kendi amımı okşuyordum. Domalmış olan Gönül, kalçalarını geriye doğru çıkarmıştı. Dakikalardır amına sokarken pozisyonunu bozmamıştı. 25 cm’lik koca yarrağı, ileri geri sert bir şekilde sokup çıkarıyordum. Benim amımın derinliği anca 20 cm vardı, ama bu kadın 25 santime bile banamısın demiyordu…

Yarağı sokup çıkarmaktan kolum iyice yorulmuştu. Dizlerimin üzerine doğrulup göt deliğine baktım. Amına giren yarrak götünün deliğini de açarken, götünün içini görüyordum. İçimden, (Şunu bir de götünden deneyeyim!) diye geçirdim. Yarrağı amından çıkardığımda, amının ağız kısmı kapanmamıştı. Küçük am dudakları kenarlara yapışmış, balık ağzı gibiydi. Amının içi pembemsi bir renkte, derinliği ise anlaşılmıyordu. Kaygan jelden biraz daha alıp büzüğüne tekrardan sürdüm. Sürerken bile parmaklarım içine giriyordu. Büzüğünün etrafını ve içini jelledikden sonra, yarrağın başını dayadım. Alışması için bir müddet yarağı büzüğüne sürttüm. Daha sonra bastırmaya başladım. Gönül yarrağın götüne girmesi için yardım etmeye çalışırken ıkınıyordu. Göt deliği yavaş yavaş alışıyordu. İleri geri oynatmaya çalışırken santim santim giriyordu. İyice gevşeyen büzük kocaman olmuştu. Biraz zorlasam girecekti, ama bunu hemen yapmak istemiyordum. Zevk alışını görmek, onu çıldırtmak istiyordum…

Birkaç dakikadır büzüğüyle oynuyordum ki, ‘Fossssss!’ diye osurdu. Osurduğu halde koku gelmemişti. Doğrusunu söylemem gerekirse, götünün içi tertemizdi. Gönül oynadığımı anlamıştı, “Hadi ama, sok şunu!” dedi. Komut gelmişti ve bastırmaya başladım. Gerilen delik açıldıkça açıldı. Yarrağın kocaman kafası girdiğinde, “Ağğğğhhhh!” diye inledi. Ben zorladıkça yarrak giriyordu. Jelin etkisiyle yarrağın önce yarısı, daha sonra tamamı girmişti. Biraz bekledikten sonra yarrağı hareket ettirmeye başladım. İyice gerilen büzük yırtılacak gibiydi. Zor da olsa yarağı hareket ettiriyordum. Gönül başını yatağa gömmüş, “Ağğhh! İhhh! Ahhh! Oğğğhhh!” diye bağırıyordu. O bağırdıkça, hareketlere devam ettim. Dakikalardır devam ediyordum. Kocaman kalın yarrak, ilk başlardaki gibi zor girmiyordu artık. Büzüğü iyice açılmıştı. Dibinden tutarak hızlı hızlı sokuyordum yarağı. Gönül’ün inlemeleri, dışardan kolayca duyulabilirdi, ama o oldukça rahat bir şekilde bağırıp çağırıyordu. Böylesine rahat davranması akıllıca bir şey değildi, çünkü o bir hizmetçiydi…

Zaman zaman götünden tamamen çıkarıp, tekrar sokuyordum yarağı. Kalçalarının üçte biri sanki delikten ibaret gibiydi. Pestili çıkmıştı. En az yarım saattir sikiyordum götünü. Gönül, pille çalışan başka bir yarrağı istedi. Dediğini yapıp, istediği yarrağı kendisine verirken niyetini anlamıştım. Kocaman şey götünde olduğu halde, ikincisini amına soktu. Ben götüne sokarken, o da öteki yarrağı amına sokuyordu. Zorlandığı halde zevkle inliyor, sonra da bağırıp çağırıyordu. Bu şekilde uzun süre devam ettik. Gönül’ün bağırmaları iyice artmaya başlamıştı. Ahlıyor, ohluyor, inledikçe inliyordu. Birden böğürmeye başladı. Boşalmaya başlamış olacak ki, “Oooğğğğhhh!” diye inledi. Zevkten kıvrandığını farkettim. Büzüğü kasılmaya ve götündeki yarrağı sıkıştırmaya başlamıştı. Fakat yarrağın kalınlığı yüzünden başarılı olamıyordu. Büzüğün ağız kısmındaki sıkıştırma oldukça etkisiz kalıyordu…

Birkaç saniye sonra, “Bukadar yeter!” dedi ve yarrağı götünden çıkarmamı istedi. Dediğini yaptığımda, inanılmaz bir görüntüyle karşılaştım. Büzüğü kapanmıyordu ve götünün kıpkırmızı içi görünüyordu. Büzük kaslarının uzun süre görev yapacaklarını sanmıyordum. Gönül amındaki pilli yarağı da çıkarıp, sırtüstü yatağa uzandı, sonra derin bir, “Ohhh!” çekti. Yüzüne baktığımda, alnında ter damlaları vardı. Göğüslerinin arası ise terden sırılsıklam olmuştu. Onun yerinde kim olsa aynı durumda olurdu. Yorgun bir hali vardı. Üzerine örtüyü çekip, gözlerini kapadı. Ben de onun yan tarafına uzandım, olanları düşünüyordum. Gönül’ün amından çıkan pilli yarağı amıma soktum. Kendi kendine çalışan bu alet amımın derinliklerinde dolandı durdu. Boşalana kadar amımdan çıkarmadım. Büyük bir zevkle boşalırken, ikinci kez zirveye çıkmıştım. Birkaç dakika sonra kendimden geçmişim ve boşalmanın verdiği rahatlamayla uyumuşum…

Uyandığımda, Gönül halen yanımda yatmaktaydı. Saate baktığımda 19:00’a geliyordu. Endişelenmeye başladım. Hemen kalkıp odada bulunan ebeveyn banyosuna girdim. Duşumu alıp, üzerimi giyindim ve “Gönül abla! Gönül ablaaa!” diye seslendim. Gönül yorgun ve bitkin bir halde, “Ne var orospu? Ne bağırıyorsun?” dedi. Bana orospu demesini duymamazlıktan geldim ve “Abla vakit geç oldu, dokuzda evde olmamız lazım! Bahar’a haber verebilirmisin?” dedim. Gönül, “Kocalarınızdan korkuyorsunuz, ama onları aldatmasını da biliyorsunuz!” dedi. Karşılık vermeden ona bakıyordum. Gönül önce duş aldı. Sonra üzerini giyindi ve “Sen burda bekle!” dedikten sonra kapıyı açıp dışarı çıktı.

Aradan 15 dakika geçtiği halde gelen giden olmamıştı. O sırada gözüm yarraklardan birine takıldı. Bu işime çok yarayabilirdi. Bunu bir şekilde götürmem lazımdı. Amıma mı soksam diye düşündüm, ama bunun mümkün olamayacağını düşünerek vaz geçtim. Sonra aklıma başka bir fikir geldi. Sütyenin altına sokup göğüslerimin arasına sıkıştırdım. Badi giydiğim için kayma durumuda yoktu. Kabanımın düğmelerini yakama kadar kapadım. Aynaya baktığımda, anlaşılacak gibi gözükmüyordu. Umarım bir aksilik olmazdı. Tekrar saate baktığımda zamanın hızla geçtiğini farkettim. Nerde kaldı bu kadın diye düşünürken, koridordan gelen sesler üzerine kapıya yöneldim…

Kapı açıldığında Bahar’la burun buruna geldim. Çırılçıplaktı ve Gönül’ün yardımıyla ayakta zor duruyordu. Gözleri kaymış, donuk bir şekilde bana bakıyordu. Sadece, “Abla!” diyebildi. “Ne oldu sana kız?” dediğimde, cevap verecek durumda bile değildi. Bahar’ı yatağın üzerine oturtup, Gönül’e baktığımda, “Arkadaşını iyi sikmişler! Soğuk suyun altına sok, yoksa sabaha kadar kendine gelemez! Sanırım birşeyler içmiş!” dedi ve elindeki Bahar’ın elbiselerini yatağın üzerine attı, sonra çıkıp gitti ve kapıyı kapadı. Bahar’la başbaşa kalmıştım. Ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum. Teni çok kötü kokuyordu, vücüdunun her yeri dölle kaplıydı, dokunduğumda her yeri elime yapışıyordu…

Bahar kendini sırtüstü yatağa atıp, bacakları ayrılınca, “Ayy, kız bu nee?” diye bağırdım. Amının dudakları şişmiş ve kıpkırmızı olmuş, amının içi dışarı çıkmış gibi duruyordu. Çocuk doğurmuş gibi bir hali vardı. Bahar, “Uykum var abla!” deyince, “Aman uyuma gözünü seveyim, geç kalacağız! Hadi seni yıkayayım!” diyerek kabanımı ve eteğimi çıkardım. 40 kiloluk bedenini kucakladığım gibi banyoya götürdüm. Duşun altına sokup, suyu açtım. Bahar kendi kendine birşeyler söylüyordu. Ne dediği anlaşılmıyordu, ama keyifli bir hali vardı. Mırıldanıp duruyordu. Saçları bile yapış yapış döl olmuştu. Saçlarını ve göğüslerini iyice yıkayıp temizledim. Amını da yıkayıp temizledikten sonra arkasını dönmesini söyledim. Sırtını yıkadım. Kalçalarını yıkarken parmaklarım götüne geçmişti. Merak edip baktığımda gözlerime inanamadım. Küçücük göt deliği sikilmekten kocaman olmuştu. Benim küçük arkadaşımı gerçekten fena sikmişlerdi. Büzüğü lastik gibi açılırken, götünün içindeki döller görünüyordu…

Ama şimdi götünü inceleyecek zaman değildi, Bahar’ı ılık suyla yıkadıktan sonra, soğuk suyu açtım. Bahar soğuk suyu yedikçe kendine gelmeye başladı. Soğuk suyun etkisiyle zıplayıp durdu. Kurulayıp odaya götürdüm. İç çamaşırı dışında üzerini giydirdim. Türbanını bağladıktan sonra, ben de eteğimi ve kabanımı giydim tekrardan. Kolundan tutup odadan çıktık. Merdivenlerden inerek giriş salonuna geldik. Kemal’le Nazmi görünürde yoktu. Daha önce görmediğim başka biri, “Sizi ben bırakacağım, hazırsanız çıkalım!” dedi. Yapacak başka bir şey yoktu, mecburen onunla gidecektik. Villadan çıktık ve arabasına bindik, ikimiz de arka koltuğa oturduk. Akşam olmuş etraf karanlıktı. Adama nereye gideceğimizi tarif ettim. Kartal’a gelene kadar başka da hiç konuşmadık. Arka sokağa geldiğimizde, “Biz burda inelim!” dedim. Adam arabayı kenara yanaştırıp durdu. Elindeki zarfı uzatıp, “Bu sizin! Gerçi senin tadına bakamadık, ama ufaklık harikaydı!” dedi.

Etrafta kimsenin olmadığı bir anda arabadan indik. Araba uzaklaşınca, “Kız, yürüyebilecekmisin?” dedim. Bahar kendini toparlamış gibiydi, “Yürürüm, yürürüm!” dedi. Kol kola eve doğru yürürken, Bahar’ı bu halde evine göndermek istemiyordum, “Önce bize gidelim, biraz otururuz, iyice kendine gelince gidersin!” dedim. Kimseye görünmeden bizim eve çıktık. Evde kimse yoktu. Telefonla aradığımda, çocuklar amcalarına gitmiş, kocam da kahvehanedeydi. Sonra da Bahar’ın kaynanasına telefon ettim, Bahar’ın bizde olduğunu, biraz oturacağımızı söyledim. Kaynanası biraz kem küm ettiyse de, “Tamam!” dedi.

Üzerimi çıkarıp değiştirdim. Villadan yürüttüğüm yarrağı da emin bir yere gizledim. Bahar külot giymediği için, ona benimkilerden birini verdim, giydi. Konuşmadan salonda otururken, Bahar koltukta uyumuştu hemen. Kocam çocuklar ile geldiğinde vakit epey geç olmuştu. Çayı demledikten sonra Bahar’ı uyandırdım, birlikte kahvaltı yaptık. Açlıktan geberiyorduk, sabahtan beri hiçbir şey yememiştik ikimiz de. Kahvaltı ettikten sonra Baharı yatak odasına soktum. Zarfın içinde 2.000 Lira vardı, 1.000 Lirasını Bahar’a verdim ve “Kaynanana 200 Lira ver, ozaman üzerine düşmez!” dedim. Bahar’ı uğurlarken, kesinlikle kocasına yanaşmamasını söyleyip, iyice tembihledim. Bahar, “Tamam abla!” deyip evine gitti…

BÖLÜM 21

Evin mutfak ihtiyaçları için alışverişe çıkmam gerekiyordu. Bu zaman zarfında Bahar’la henüz görüşmemiştim. Hazırlanıp dışarı çıktım. Oldukça güzel bir hava vardı. Markete doğru yürürken, gözüm Bahar’ların dairesine doğru kaydı. Görünürde kimsecikler yoktu. Önüme bakıp yürümeye devam ettim. Mobilya atölyesinin önünden geçerken, Ayhan’ın bana doğru baktığını farkettim. Ayhan’ın derdini anlamak için müneccim olmama gerek yoktu. Ama, evli olduğumu bildiği halde beni süzmesi hiç hoş değildi. Kısa etek veya dar pantolon giysem neyse de, her yerim kapalı olduğu halde tebessüm ederek bakıyordu. Gençliğine vererek, ben de tebessüm edip, markete doğru yürümeye devam ettim. Tebessüm etmemin bir davet olabileceğini doğrusu hiç düşünememiştim.

Markete girdikten sonra sepetlerden birini alıp peronlarda dolaşmaya başladım. Sepete birkaç çeşit gıda türü şeyler koymuş, elimdeki listeyi kontrol ediyordum ki, “Merhaba!” diyen bir sesle irkildim. Arkamı döndüğümde Ayhan’la göz göze geldim. Tereddütle sağa sola baktım, peronda bizden başka kimse yoktu. Kısa bir tereddütten sonra, “Ne istiyorsun?” dedim. Tepkimden çekinmiş olacak ki, ancak, “Şey… Ben…” diyebildi ve sustu. Konuşmadan bana bakıyordu. “Evet, ne istiyorsun?” dediğimde, cebinden çıkardığı bir kağıdı, “Lütfen bunu alırmısın?” diyerek elime sıkıştırdı. Sonra hızlı adımlarla marketten çıktı. Bütün bu olanları bir gören var mı diye sağa sola baktım. Sonra da kağıdı kabanımın cebine soktum. Birçok şey yaşamıştım, ama böyle bir olay ilkkez başıma geliyordu.

Alışverişi tamamlayıp, marketten çıktım. Eve doğru yürümeye başladım. Sokağa girdiğimde Ayhan etrafta görünmüyordu. Eve girer girmez kabanımın cebindeki kağıdı çıkardım. Cebimde buruşan notu düzelttikten sonra okumaya başladım. Kağıtta, (Merhaba güzel bayan! Öncelikle böyle bir şeye kalkıştığım için sizden çok özür dilerim. Öylesine güzel, öylesine hoşsunuz ki, kendimi sizden alamıyorum. Sizi her gördüğümde heyecandan elim ayağım titriyor. Lütfen beni bağışlayın, ama sizinle konuşabilmek için dünyaları verebilirim. Eğer konuşmak isterseniz, lütfen beni ararmısınız?) diye bir not yazmış, altına da telefon numarasını eklemişti.

Niyeti belliydi, ama bunun mümkün olmadığını bilmesi gerekiyordu. Beğenilmek, iltifat almak hoş bir duyguydu. Yıllar önce genç bir kızken, siyah saçlı, beyaz tenli ve uzun boylu erkeklerden hoşlanırdım. Ayhan da böyle biriydi. Şimdi ise böyle birini seçme şansım yoktu. Yazdıklarını birkaç kez okudum. Bu bile amımın sulanmasına neden oluyordu. Ama Ayhan’la gerçekten birşeyler yaşayabilirmiydim, bunu bilmiyordum. Bekleyip görmek lazımdı. Notu çöp kutusuna attıktan sonra, günlük işlerime devam ettim.

Ertesi gün Bahar’ı aradığımda, telefonu biraz geç açtı. “Ne o kız? Görünmüyorsun? Bir sorun mu var?” diye sorduğumda, isteksiz bir şekilde cevap verdi, “İşlerim var, şuan müsait değilim!” dedi. Benimle konuşmak istemediği belliydi. “Tamam canım! Sonra görüşürüz!” diyerek telefonu kapadım. Pek anlamamıştım, ama Bahar sanki benden kaçıyordu. Umarım benimle alakalı bir durum yoktu. Ama yinede canım sıkılmıştı. Karışık duygular içindeydim. Birkaç gün boyunca aklımda hep bu sorular vardı…

Birgün evde yine yalnızdım, canım çok sıkılıyordu. Aklıma Nazmi geldi. Onunla konuşmak belki de iyi gelecekti. Daha önce hiç bu kadar ara vermemiştik. Son buluşmamızın ardından 10 gün falan geçmişti ve henüz onunla konuşamamıştım. Gerçi kendisine kırgındım, ama yinede sesini duymak istiyordum. Telefonunu birkaç kez çaldırdım. Bakmayınca müsait olmadığını düşündüm. Sonraki saatlerde yine denedim. Defalarca çaldırdığım halde yine de bakmadı. Bunu neden yaptığına anlam veremiyordum. Oysa, sesini duymak, konuşmak istiyordum. Onsuz olmak, benim için büyük bir boşluk demekti. Bir yıldan aşkın zamandır bana yaşattıkları, unutulacak şeyler değildi. Onun sayesinde gerçek zevki tatmıştım. Beni sikerken yaşadığım doyumu unutmam mümkün değildi. (Ooff, off!) diye hayıflanırken, onun o kocaman yarrağı aklıma geldikçe kuduruyordum. İçimden, (Ahhh Nazmi, ahh!) diye geçiriyordum.

Canım gerçekten sıkılmıştı. Temiz hava almak için balkona çıktım. Oturup, sokaktan geçenlere bakmaya başladım. Sokaktaki çocukların sesi etrafta yankılanıyordu. Sokan geçeneri izlerken, sağ dirseğimi balkonun korkuluklarına dayamış, derin düşüncelere dalmıştım. Bedenime vuran güneş, içimi ısıtıyordu. Gözlerim kapalı halde dinlenirken, ara sıra etrafa bakınıyordum. Tam bu sırada dikkatimi çeken bir şey oldu. Duvarın üzerinde oturan kişinin Ayhan olduğunu farkettim. Yedinci katta oturduğum için, başını kaldırmış yukarı doğru bakıyordu. İçimden çocuğun haline gülmek geliyordu, ama yine de belli etmedim. Onu izlerken, elimi eteğin altına soktum. Birkaç dakika boyunca amımı okşadım. Parmaklarım ıslanınca, kalkıp içeri girdim…

Canım sikilmek istiyordu, ama sikecek adam yoktu. Yatak odasına doğru yürüdüm. Kendimi aynanın karşısında izlerken, içimden, (Böyle bir kadını kim sikmez!) diye geçirdim. Sonra, (Manyaksın sen kızım, nasıl unutursun yaa!) diyerek, bazanın içindeki plastik yarrağı çıkardım. (Vaaoovv! Harikaymış!) diye mırıldandım. Gerçekten mükemmel görünüyordu. (Ben bunu nasıl unuturum!) diye hayıflandım. Yarrağı gövdesinden tutup, başını yalamaya başladım. Kocaman başı vardı. Yaladıktan sonra ağzıma aldım. Ağzıma zorla sığmıştı. Birkaç dakika boyunca ileri geri hareket ettirdim. Dudaklarım yırtılacak gibi gerilmişti. Bunları yaparken, öyle sulanmıştım ki, amımın suyu çarşafa akıyordu…

Sonra sırtüstü uzandım. Yarrağın kocaman başını amımın dudaklarına sürtmeye başladım. Ohh, inanılmazdı. Bir müddet böyle devam ettim. Artık dayanamıyordum. Başını amımın küçük dudaklarının arasına ayarladım. Gözlerimi kapayıp, bastırıyordum. Amımın dudakları gerilmeye başlamıştı. Biraz daha yüklenince, amımın ağız kısmı direnmeyi bırakıp, kocaman şeyi içine almaya başlamıştı. (Oooohhh!) diye inledim. Yarrak kalındı, ama yine de giriyordu. Birkaç saniye sonra tamamen içimdeydi. Dibe değdiğinde biraz bekledim. Amımın kenarları iyice gerilmiş, küçük dudaklar kaybolmuştu. İleri geri hareket ettirirken, delik yavaş yavaş alışıyordu. Birkaç dakika sonra gevşediğimi hissettim. Deliğim yarrağa alışmış, zevk almaya başlamıştım. Git gelleri hızlandırırken, inlemelerim de artıyordu. Kocaman şeyi istediğim gibi kullanıyordum. Onu yönetmek benim elimdeydi…

Sırtüstü denedikten sonra, dizlerimin üzerine kalktım. Yarrağı dikledikten sonra üzerine oturdum. Bu kez daha rahat almıştım. Dakikalar boyunca hopladım durdum. Hepsini almak için kendimi zorlasam da, işe yaramıyordu. Yarrağın yaklaşık 10 cm’i fazla gelmişti. Pozisyondan pozisyona girdim. Her pozisyonda zevkten kıvranıyordum. Zaman zaman (Zorrt! Zurtt!) diye osururken kendimi iyice kaybetmiştim. Bedenimi saran ateş gittikçe yükseliyordu. Sonra birden titremeye, ardından kasılmaya başladım. İnanılmaz bir zevk dalgası bedenimi sarmıştı. (Oooohhhhhmmm!) diye inlediğimde şiddetli bir boşalma başladı. (İiiihhhhh! Ooooohhh! Aaağğğhh! İiiimmmhhhh!) diye inlemelerim saniyelerce sürdü…

Bu inanılmaz zevk beni kendime getirmişti. Rahatlamış, kendime gelmiştim. Hiç inmeyen plastik yarrağı amımdan çıkardığımda, (Fosss!) diye bir ses geldi, havayla birlikte amımın suyu da boşaldı. Yorulmuş, terden sırılsıklam olmuştum. Yataktan kalkıp banyoya geçtim. Güzel bir duştan sonra yarrağı yıkayıp temizledim. Daha sonra aynı yerine, yani bazanın içine koydum. Ben bu aleti gerçekten çok sevmiştim. Sanırım onunla harika bir ikili olacaktık. Biraz dinlendikten sonra günlük işlerime döndüm…

Yaz tatili olduğu için, binadakilerin çoğu memleketlerine gitmişti. Temmuz ayında amcamın kızı Serpil’in düğünü vardı. Düğün günü yaklaşınca, ben de birkaç günlüğüne babamın evine gittim. Amcamla babam aynı binada oturduklarından, düğün hazırlıklarına ben de katıldım. Serpil’in çeyiz ve eşyalarını salonda sergilerken, etraf bayağı kalabalıktı. Sonra kına gecesi oldu. Ağıtlar yakıldı, şarkılar, türküler söylendi, halaylar çekildi, oyunlar oynandı, göbek atıldı. Herkes gibi ben de hünerlerimi gösterdim. Güzel bir akşamın ardından, herkes yorulmuş, evine gitmişti. Kına gecesinin kritiğini yaptıktan sonra yatma vakti geldi. Ev kalabalık olduğu için her odada birkaç kişi yatmak zorundaydık.

Ertesi sabah 11:00 civarı herkes kalktı, kahvaltıya oturduk. Kahvaltıdan sonra kızkardeşim İlknur, benimle konuşmak istediğini söyleyince balkona çıktık. Kızkardeşim, “Abla…” dedi. “Efendim İlknur?” dedim. Kızkardeşim, “Yanlış anlama abla, ama sabaha kadar osurdun durdun! O nasıl osurma öyle?” diyerek gülmeye başladı. “Ne var kız? Osurmak ta mı suç?” diye tepki verdim. Kızkardeşim ise, “Abla yaa, boru gibi osuruyorsun!” diyerek gülmeye devam ediyordu. “Ne demek istiyorsun sen?” diye çıkıştım. Kızkardeşim gülerek, “Sen söyle abla?” dedi. Açık konuşmuyordu, ama aklından geçeni anlamıştım. “Sus kız! Hem sana ne!” diye çıkıştım, sonra kıçına sert bir şaplak attım. Kızkardeşim yanımdan uzaklaşırken “Vay bee! Enişteme bak!” diyerek sırıttı. İlknur 17 yaşında olmasına rağmen cahil birine benzemiyordu. Orda kaldığım zaman içinde, bakışlarındaki alaycılık eksik olmadı.

Düğün gününe bir gün kalmıştı. Serpil’e ağda yapılacaktı. Bu iş için halamla beni görevlendirmişlerdi. Gerekli malzemeler hazırlandıktan sonra, üçümüz birlikte, daha önce ayarlanmış olan bir odaya girdik. Halam ne yapmamız gerektiğini bir bir anlattı. Serpil’in vücudundaki tüm kıllar temizlenecekti. Bunun içinde bacaklarının arası da vardı. Serpil 18 yaşında, kumral tenli, güzel bir kızdı. Halam, “Eşofmanı çıkar kız!” dedi. Serpil’in yüzünün kızardığını gören halam, “Bizden mi utanıyorsun kız!” diye takıldı. Utandığı her halinden belli oluyordu. Bacakları hafiften kıllıydı. Beyaz bir külot giymişti. Öndeki kabarıklık oldukça dolgundu. Halamın hazırladığı ağdayla, bacaklarını pürüzsüz, tertemiz yaptık. Bacaklarının temizliği bir saatten fazla sürdü. Daha sonra halam, Serpil’e, “Hadi kız, şimdi de külotunu çıkar!” dedi.

Serpil’in çekindiğini görünce, bu işi halam yaptı ve Serpil’in külodunu çıkardı. Halam, “Bu ne kız? Ormana çevirmişsin!” dedi. Halamla gülmeye başladık. Halam, “Enişte görse, korkup kaçar kız!” diye takılıyordu. Halam ağdayı ısıtıp hazırladıktan sonra bana veriyor, ben de yapıştırıp kılları temizliyordum. Serpil’in bağırmaları dışardan bile duyuluyordu. İyice yapıştırıp sertçe çekiyordum. Üst kısımlar bitmek üzereyken, amının yarığı yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Sıra amının dudaklarına gelmişti. Halam Serpil’den bacaklarını açmasını istedi. Serpil utana sıkıla bacaklarını açtı. Halam yine, “Bu ne kız? Kıldan bir şey görünmüyor!” dedi. Bense merakla Serpil’in amına bakıyordum. Kıllı olmasına rağmen küçük dudakların arası tertemizdi. Derin bir çizgiyle tam ortadan bölünmüştü. Amının üst kısmında küçücük bir tepecik vardı.

Ağdayla temizlemeye başladım. Amına dokundukça içim gidiyordu. Am çizgisi 3-4 santim ancak vardı. Deliği bile anlaşılmıyordu. Böyle bir am bende olsaydı, kimbilir neler yapardım! Off, off! Bu gibi düşüncelerle temizlik işine devam ediyordum. Amının kıllarını temizledikten sonra, sıra kalçalarının arasına gelmişti. Serpil’e, domalıp, kalçalarını germesini söyledik. Serpil dört ayak olduktan sonra kalçalarını geriye doğru çıkardı. Büzüğünün etrafı kapkaraydı ve deliği anlaşılmıyordu. Ağdayla o kısımları da temizledikten sonra vücudunda kıl kalmamıştı. Halamla, Serpil’in amını, kıçını ve bacaklarını iyice kontrol ettik. Gerçekten harika olmuştu. Anlaşılmayan arka deliği, küçücük amı görülmeye değerdi. Bittiği için üzülmüştüm ama yapacak bir şey yoktu. Serpil’le işimiz bittiğinde, halam Serpil’e, “Kalk kız, bundan sonrası enişteye kalmış!” dedi.

Kısa bir gülüşmeden sonra ben banyoya girdim. Ellerimi yıkadıktan sonra kendi deliklerimi kontrol ettim. Serpil’inkilerine göre, ben de ne am kalmıştı, nede göt. İkisi de iyice dağılmış haldeydi. Amımın sulanmış olması ise ayrı bir durumdu. Sanırım bu iş hoşuma gitmişti. Serpil’in o küçük yerlerini bir daha göremeyecektim, ama yine de öğrenmiş olmuştum. Ertesi gün düğün oldu. Serpil’in güzelliği gerçekten harikaydı. Üstelik sıfır kilometre bir kızdı. Umarım kocasıyla mutlu olurdu. Düğün dağılınca, yeni gelin Serpil’i kocasının evine yolcu ettik.

Ertesi gün ben de Kartal’a kendi evime döndüm. O gece kocamla doyurucu bir sikiş yaşadım. Kocam önce amımı yalayarak boşalttı beni, sonra da götten sikti. Yatakta dinlenirken bana, “Ee, düğünde eski aşkınla da görüştün mü?” diye sordu. Kimi kastettiğini o sırada anlamamıştım, ama köydeki Nuri’den bahsettiğini anlayınca, “Haa Nuri mi? Yok, köyde değildi.” dedim. Kocam da, “Peki Nuri ile birdaha hiç mi görüşmediniz? Başka birşeyler yaşamadınız mı?” dedi. “Çok mu merak ediyorsun?” diye takıldım. Kocam daha önce anlattığım olayın devamını öğrenmek istiyordu. Utangaç ayaklarına yatıp, kocamı yalvartmak istiyordum. Birkaç kez, “Böyle şeyler anlatılmaz!” desem de, kocam konuyu kapatmak niyetinde değildi. Öğrenmek istemesi garibime gidiyordu. Bundan hoşlandığını farkediyordum. Israr edince anlatmaya başladım:

“O gün Nuri ile yaptıklarımız birkaç gün boyunca aklımdan çıkmamıştı. Bu yetmiyormuş gibi, birde annemle babamı sikişirken yakalamıştım. Annemle babam, mısırların arasındaki otları temizlemek için bahçeye gitmişti. Evde canım sıkıldığı için yanlarına gitmek istedim. Patika yollardan yürüyerek yanlarına gidiyordum. Yanlarına yaklaştığımda değişik sesler duymaya başladım. Gelen sesleri anlamıyordum, ama biraz daha yaklaştım. Dikkatle dinlediğimde, annem (Ahh! Ohh!) diye inliyordu. Olduğum yerde kazık gibi kalmıştım. Heyecendan ağzım kurumuştu ve ne yaptıklarını merak ediyordum. Onları gördüğümde hemen sindim, mısırların arasına gizlendim. Annemle babamın belden aşağısı çıplaktı. Annem domalmış, babam da arkasına geçmişti. Annem, (Tükrükle öyle sok!) diyordu. Babam annemin dediğini yaptıktan sonra, kalçalarını germesini istedi. Heyecanlanmıştım. İlkkez böyle bir şey görüyordum. Annemin kocaman götü vardı. Gerince daha da büyümüştü. Üstelik bembeyazdı. Bacaklarının arası oldukça koyuydu. Gördüğüm şey karşısında irkilmiştim. Babamın kocaman bir siki vardı. Gece yatakta sikiştiklerinde görmemiştim, ama şimdi ilkkez canlı görüyordum. Heyecanım bir kat daha artmıştı…

Annem, (Aayy!) diye bağırınca kendime geldim. Annem, (Yavaş sok!) dedi. Yavaş hareketlerle devam ediyorlardı. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra hızlanmaya başladılar. Annem, (Ahh! Ohh! Çok güzel! Çok güzel!) diye inleyip, zevk aldığını belli ediyordu. Babam da hızla belini ileri geri hareket ettirip, sertçe sokmaya başlamıştı. Babamın kocaman siki, bir kayboluyor bir görünüyordu. Babamın her hareketinde annem, (Aaahh! Ooohh!) diye inliyordu. Babam, (Büyük götün küçük deliği olur derlerdi de inanmazdım. Senin büzüğün de amma darmış!) diyordu. Anlamıştım, babam annemi götten sikiyordu. Böyle bir şeyi ilkkez görmüş ve öğrenmiştim…

Babam sikini annemin götünden çıkardığında, annemden (Zoortt!) diye bir ses gelmişti. Sonra başka bir pozisyona geçtiler. Bu pozisyon, daha net görmemi sağlamıştı. Babam ikinci kez annemin götüne girmişti. Bir ileri bir geri sokup çıkarmaya başladı. Devam ettikçe ettiler. Ahladılar ohladılar, inledikçe inlediler. Bu görüntü beni çok etkilemişti, farkında olmadan elim külodumun içine kaymış, amımı okşuyordum. Amım sulanmış, boşalmak üzereydim. Ordan sessizce uzaklaştım ve otların arasına çömelip, büyük bir zevkle boşaldım…” diye anlatırken, kocamın araya girip annem hakkında söyledikleri beni sinirlendirdi. Kızdığımı görünce, “Tamam, tamam canım! Ama bu anlattıklarının Nuri ile ne alakası var?” diye sordu. Kocama, “Patlama! Anlatacağım!” dedim. Kocam heyecandan sikini avucuna almış, okşayıp duruyordu. Anlattıklarımdan hoşlanması benim de hoşuma gitmişti. Devam ettim:

“Babamla annemi o halde görmek beni etkilemişti. O gece sabaha kadar uyuyamamıştım. Aklım hep bacaklarımın arasındaydı. Hep amıma dokunmak, boşalıp rahatlamak istiyordum. Ama aynı odada yattığımız için kendime dokunamıyordum. O gece sabahı zor ettim. Erken kalkıp dışarı çıktım. Etrafta kuşlardan başka bir şey yoktu. Sonra annem kahvaltıyı hazırlamış, hep beraber kahvaltıya oturmuştuk. Kahvaltıdan sonra herkes bir köşeye çekilmiş dinleniyordu. Öğlene doğru herkes bir yerlere gidince, evde sadece annemle ben kalmıştım. Daha sonra bahçeye çıktım. Yolun aşağısından yukarıya doğru birisinin gelmekte olduğunu farkettim. Biraz daha yaklaşınca heyecanlanmaya başladım, gelen Nuri idi. Akrabamız olduğu için, bize gelmesinde herhangi bir sorun yoktu. Yanıma geldiğinde yüzüne bakamıyordum. Nuri, (Ne o kız, konuşmuyormuyuz yoksa?) dedi. O an birşey diyemedim. (Evde kimse var mı?) diye sorduğunda, (Annem var!) diyebildim. Nuri içeri girip annemle sohbet ederken, yanlarına bile gidememiştim…

Konuşurlarken onları dinliyordum. Nuri, bir hafta sonra İstanbul’a gideceğini söylüyordu. Gidecek olması beni üzmüştü. Daha sonra dışarı çıktı. Yanıma gelip dikildi. İçim pır pır ediyor, heyecandan yüzüne bakamıyordum. Nuri kısık bir sesle, (Aynı yere gel! Seni orda bekleyeceğim!) dedikten sonra yürüdü gitti. Yanına gitmek istiyordum, ama bir türlü cesaret edemiyordum. Banyoya girip bacaklarımın arasını iyice yıkayıp temizledim, temiz bir külot giydim. Sonra anneme, yengemlere gideceğimi söyledim. Annem izin verince kapıdan fırladım, mısır tarlasındaki yere doğru yürüdüm…

Yaklaştığımda Nuri ordaydı. Ayağa kalkıp bana sarıldı ve (Hoş geldin aşkım!) dedi. Bu söz hoşuma gitmişti, (Hoş bulduk!) dedim. Başını eğip dudaklarıma yapıştı. Daha önce hiç öpüşmemiştim. Belli belirsiz karşılık verirken hoşuma gitmişti. O sırada Nuri kalçalarımı okşamayı ihmal etmiyordu. Öpüştükten sonra yere oturduk. (Özledin mi beni?) dediğinde, ben de, (Evet!) diyerek başımı salladım. (Sana birşey diyeceğim, ama sakın yanlış anlama!) dedi. Ne diyeceğini merak ediyordum. Bana, şehirde yaşayan kızların ilişkilerinden bahsetti. Ne demek istediğini anlamadığım için sadece dinliyordum. Sonra, (Arkadan yapmak istermisin?) dedi. Ne istediğini tam olarak bilmiyordum, (Arkadan derken ne demek istiyorsun?) diye sordum. (Seni sikmek istiyorum Nesrin!) dedi. Korktuğumu görünce, (Amından değil kız! Götten!) dedi. O anda aklıma, annemle babamın yaptıkları geldi. Annem götten yaptığına göre, bu normal bir şey olmalı diye düşünerek, Nuri’nin isteğini kabul ettim…

Ayağa kalkıp eteğimi çıkardım. Altımda sadece külot kalmıştı. Nuri külotun üzerinden amımı öptü kokladı, sonra da, (Çok güzel kokuyor!) dedi. Kalçalarımı ve bacaklarımı bir müddet okşadıktan sonra külotumu, lastiğinden tutup indirdi ve topuklarımdan çıkardı. Hoşuma gitmesine rağmen yine de çekiniyordum. İkimiz de çok heyecanlıydık. Cahillikle her dediğini yapıyordum. Nuri de kemerini çözüp, pantolonla birlikte külotunu indirmişti. Babamınki kadar olmasa da, siki oldukça büyük görünüyordu. Beni yere çömeltip, dört ayak olmamı istedi. Arkama geçip, amımı öpüp yalamaya başladı. Bacaklarım ayırılmış, kalçalarım havaya dikilmişti. Amımı yalarken kendimden geçmiştim. Yalaması için adeta amımı ağzına bastırıyordum. Sonra götümü yalamaya başladı. Büzüğümün etrafını bir müddet yaladıktan sonra deliğe yönelmişti dili. Götümün deliğini yalarken tuhaf bir duygu yaşıyordum. Öyle hoşuma gitmişti ki, içimden devam etmesini istiyordum. Büzüğüm gıdıklanırken, amım da iyice sulanmıştı. Cahildim, ama zevk almasını biliyordum…

Bütün bunlar birkaç dakika içinde olmuştu. Yalama işi bittiğinde arkama yanaştı. Sikini tutarak götüme bastırmaya başladı. Neler olacağını bilmediğim için normal karşılıyordum. Girmeyince tükrükledi. Tükürüğü yedirirken parmağı içime girmiş ve tuhaf şekilde irkilmiştim. Amımdan akan suları da götümün deliğini alıştırmak için kullanmıştı. Acımasına rağmen hoşuma gidiyordu. Sonra ikinci kez denedi. Sikinin sıcaklığını hissetmek hoşuma gidiyordu. Nuri götüme sokmak için zorlarken, ister istemez kendimi sıkıyordum. İkimiz de cahildik, ama götten sikmek tecrübe isterdi. Üstelik bu ilkkez olacaktı. Sikinin ucu götüme girer gibi olunca, kendimi çekiyordum. Nuri, (Böyle yapma Nesrin, boşaltacaksın beni!) dedi. Sikini götümün deliğne sürtmesi hoşuma gidiyordu. Elimde olmadan kendimi rahat bırakmıştım ki, o anda olanlar oldu. Sikini götüme soktuğunda, (Ayyy!) diye bağırdım. Sanki götüme odun girmiş gibiydi, çıkarması için yalvarıyordum. (Çok acıyor! Çıkar!) desem de, çıkarmadan öylece bekliyordu. Belimden tuttuğu için ileri de hareket edemiyordum…

Bastırınca sikini biraz daha içeri kaydırdı. Neredeyse yarısını sokmuştu götüme. Yalvardığım halde, (İlk kkez olduğu için acıyor! Alışınca, bak göreceksin çok hoşuna gidecek!) diyordu. Bir ara sikini çekip çıkardığında, inanılmaz bir rahatlama hissetmiştim. İkinci kez eline tükürerek deliğime sürdü, iyice kayganlaştırdıktan sonra sikini tekrar dayadı. Bastırmasıyla birlikte kalçalarıma yapıştı. Bu kez hepsini sokmuştu. Acıyordu, ama ilkine göre daha kolay olmuştu. Kalçalarıma yapışmış, hareketiz bekliyordu. Sonra babamın anneme yaptığı gibi, ileri geri hareket etmeye başladı. Bunu yaparken çok yavaş hareket ediyordu. Zorlanıyordum, ama ses de çıkaramıyordum. Derken birden hızlanmaya başladı. Kendinden geçmiş bir şekilde, böğürür gibi inleyerek, kendini ileri doğru iterek, sertçe sokup çıkarıyordu götüme. En sonunda arkama kenetlenmesiyle, içime sıcak birşeylerin fışkırdığını hissettim. Devam eden kasılmaları yavaşlarken, içimdeki sert siki de yumuşamaya başlamıştı. Az sonra da sikini götümden çıkardı…

Belimi bırakmasıyla doğruldum. Götüm acıdan sızlıyordu. Büzük kaslarım uyuşmuş gibi görev yapmıyordu. Büzüğümü sıkamadığım için, içime akıttığı döller dışarı çıkmak istiyordu. Büyük çiş yapma isteği ağır basınca, büzüğüm fazla direnememiş, (Çarrr, çurrr, zarrt, zurrt!) sesleri eşliğinde, sulu bir şekilde sıçmıştım. İçimi dolduran döller oldukça fazlaydı. Ağladığımı gören Nuri bana sarılmış, beni göğsüne yaslamıştı. (Tamam aşkım, bak bitti işte!) diyerek sırtımı sıvazlıyordu. Ben de yaşlı gözlerle, (Ama çok acıyoor!) diyerek gözlerine bakıyordum. Nuri, (Biliyorum canım, biliyorum! İlkkez olduğu için acımıştır. İnan bana, alıştığın zaman sen de zevk alacaksın!

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir